ŞİMŞEK S. (Yürütücü), ÇORAK R., YILDIRIM M. F.
Diğer Resmi Kurumlarca Desteklenen Proje, 2019 - 2021
Yürütülecek olan projenin sosyal
ve akademik olmak üzere iki temel alana katkı sağlama amacı vardır. Osmanlı
döneminde aynı devletin tebaası olan ülkelerin ulus devlet akımı ile birlikte
dağılması Türkiye ile milli, manevi ve tarihi açıdan pek çok ortak noktası
bulunan Arap ülkeleri arasında sınırlar çizilmesi ile sonuçlanmıştır. Suriye, Irak, Lübnan gibi ülkelerin coğrafi
yakınlığına rağmen neredeyse bir asra yaklaşan süreç içerisinde Türkiye ve bu
ülkeler arasında ilmi, edebi ve kültürel alışveriş adeta durmuş olup geçmişte
aynı toprakların vatandaşı olan bu ülke halkları birbirine
yabancılaşmıştır. 1948 Nekbe Olayı’ndan
sonra Filistin’de yaşanan savaş ve çatışma ortamı günümüze değin belirli
periyotlarla devam etmiş olup bu süreç içerisinde pek çok Filistinli dünyanın
dört bir yanına yayılmıştır. Türkiye de Filistin’den göç alan ülkelerden
olmuştur. 1990’da Irak’ta başlayan Körfez Savaşı yıllar içerisinde ülkenin
siyasi, sosyal ve toplumsal açıdan istikrarsızlaşmasına neden olunca halkın bir
kısmı göç yeri olarak Türkiye’yi tercih etmiştir. Bu süreçte ülkemizde çeşitli
nedenlerle gerek Mısır gerek Kuzey Afrika ülkeleri Araplarından ülkemize göç
ederek Türkiye’de, özellikle İstanbul’da yaşamayı tercih eden bir göçmen
kitlesi oluşmuştur. Türkiye, sözünü ettiğimiz göç ve iltica olaylarının en
yoğununa ise 2011 yılınca Suriye’de patlak veren savaştan sonra şahit olmuştur.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından 20 Aralık 2018 tarihi
itibarıyla Türkiye’deki biyometrik verileriyle kayıt altına alınan Suriyeli
mülteci sayısı açıklanmıştır. Açıklamaya göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli
sayısı toplam 3 milyon 618 bin 624 kişidir. Aynı kaynakta İstanbul şehrinde yaşayan
Suriyeli sayısı 557 bin 694 olarak açıklanmış olup bu sayı İstanbul
nüfusunun %3,71’ine denk gelmektedir.[1] İstanbul
Suriyeli nüfusu ağırlayan kentlerin başında yer almaktadır. Suriyeli mülteci
nüfus ağırlıkta olmakla birlikte İstanbul da sadece mülteciler değil pek çok
Arap ülkesinden gelen göçmenler de mevcuttur.
Türk Kızılayı Göç Ve Mülteci
Hizmetleri Müdürlüğü 2017 Yılı Göç İstatistik Raporunda göçmen ve mülteci
kelimeleri ayrı ayrı tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre mülteci: “Vatandaşı
olduğu ülke dışında olan ve “ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba
mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağından haklı
sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkeye dönemeyen veya dönmek
istemeyen kişilere” denir. Göçmen ise: “Maddi ya da sosyal durumlarını
iyileştirmek, kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak
gibi sebeplerle orijin ülkeleri dışında bir ülke veya bölgeye göç eden kişilere"
denir. “Mülteciden farklı olarak göçmen, ülkesinden zulme uğrayacağından
korktuğu için değil, eğitim ve çalışma gibi sosyokültürel ya da ekonomik
nedenlerle ve kendi arzusu ile ayrılan kişidir. ” [2]
Günümüz itibarıyla hem mülteci
hem de göçmen statüsünde ülkemizde yaşayan Araplar toplumun bir parçası haline
gelmiştir. Toplumun bu parçasının Türkiye toplumu ile kaynaşması, kendini
tanıtması ve bulunduğu ülkeyi tanıması ülkede uzun vadede istikrar ve huzur
ortamının sağlanması, kültürel, ilmi ve edebi alışverişin gerçekleşmesi
açısından önemlidir. Bir topluluğun kendini en iyi tanıtma vasıtalarından biri
de hiç şüphesiz edebi eserlerdir. Edebiyatçılar kendi toplumlarının
düşüncelerini, duygularını, hassasiyetlerini, sorunlarını ve acılarını yansıtan
birer ayna gibidir. Edebiyatçıların toplumları açısından böyle önemli bir
konumda bulunmaları nedeniyle 2018 itibarıyla sadece Suriyeli göçmen ve mültecilerin
İstanbul nüfusunun %3’ünü temsil ettiği topluluğun edebî temsilcilerinin
tanınması ve tanıtılması son derece önemlidir. Projede bu önem nedeniyle
konu hakkında çalışılacaktır. Proje konusu Türkiye’deki Arap edebiyatı
faaliyetlerine öncülük etmesi nedeniyle İstanbul’da yaşayan Arap Edebiyatçıları
ile sınırlandırılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
ev sahipliğinde İstanbul'da, 7-8 Mart 2018’de, 13 ülkeden yaklaşık 150 aydının
katılımıyla “ İstanbul’da Yaşayan Arap Aydınlar” başlıklı bir çalıştay
gerçekleştirilmiş olup, bu çalıştayın sonuç bildirgesinde : “Arap
aydınlarının özellikle Türkiye'yi ve Osmanlı'yı ilgilendiren farklı alanlarda
yazmış oldukları eserlerin Türkçe'ye kazandırılmasını ve aynı şekilde
Türkçe'den Arapça'ya yapılacak tercümeler, tarihin öğrenilmesini sağlayacaktır.
Türkiye'de Arapça olarak edebiyat alanında faaliyette bulunan yazar ve şairlerin
eserlerinin Türkçe olarak basımı Türk edebiyatına zenginlik katacaktır.” [3]İfadeleri
yer almaktadır.
Araştırmada tekil tarama
modeli ve tüme varım yöntemi kullanılacaktır. Röportaj tekniği
kullanılarak veriler toplanacaktır. Bireyler üzerinden yola çıkarak genel durum
hakkında tespitlere ulaşılmaya çalışılacaktır. İçerisinde bulunduğumuz zaman
itibarıyla İstanbul’da yaşayan, edebi eseri bulunan ve Arap edebi çevreleri
tarafından tanınıp takip edilen 15 Arap Edebiyatçısı ile röportaj yapılacaktır.
Ön araştırma ile belirlenip seçilen bu edebiyatçılara düşünce ve duygu
dünyaları, edebiyat ile ilgili tecrübeleri, eserleri, Türkiye ve İstanbul’a
bakış açılarına dair sorular sorulacaktır. Özellikle İstanbul ile ilgili bir
edebi eserlerinin olup olmağı araştırılacak varsa bu eserlerden pasajlar
istenecektir. Röportajlar ses kayıt cihazlarına kaydedilecek. Daha sonra bu
kayıtlar çözümlenecek, Arapça’dan Türkçe’ye çevirilecektir. Elde edilen veriler
gerekli yorumların, değerlendirmelerin, analiz ve sentezlerin yapıldığı bir
araştırma kitabı olarak yayınlanacaktır.
Yapılan araştırmalar neticesinde
İstanbul’da yaşayan Arap Edebiyatçılarının Türkiye genelindeki Arap
edebiyatçıları ile bağlantı kurarak çeşitli ilmi ve edebi toplantılar
yaptıkları tespit edilmiştir. Bu faaliyetlerini, henüz resmiyete kavuşmamış,
ancak resmi bir kuruma dönüştürmeyi planladıkları “Anadolu Edebiyatçıları
Birliği (Râbitatu udebâu’l-Anadûl)” nin çatısı altında gerçekleştirmekte
oldukları görülmüştür. Tespit edilebildiği kadarıyla gerek bu faaliyetler gerek
Arap edebiyatçıları gerekse göç ve iltica ortamında yazılan edebi eserleri
şimdiye kadar herhangi bir bilimsel araştırmanın özel olarak konusu olmamıştır.
Arap Edebiyatçılarının duygu ve düşünce dünyaları, eserleri ve eserlerinin
içerikleri, Türkiye’ye bakış açıları ve gelecekle ilgili beklentileri hakkında
bilimsel araştırma yöntemleri ile elde edeceğimiz veriler, şimdiye kadar bu
konuda bilimsel araştırmalar yapılmamış olması ve an itibarıyla bu alanın
taşıdığı bilinmezlik nedeniyle projemizin özgün değerini artırmaktadır.
Bu proje ile Arap
edebiyatçılarının ve eserlerinin tanıtılarak Modern Türk edebiyatı ve Arap
edebiyatı arasında mukayeseli araştırma yapmak isteyen araştırmacılara
kaynaklık edecek bir eser ortaya konulması, Türk okuru ile Arap
edebiyatçılarının buluşmasını sağlayacak tercüme faaliyetlerinin hız
kazanmasının sağlanması, Türk ve Arap edebiyatçılar arasında duygu, düşünce ve
edebî sahada yapılacak alışverişlere zemin sağlaması hedeflenmektedir.
Bu projenin çıktılarının Arap ve
Türk edebiyatçıları ve edebiyat araştırmacıları arasında daha etkili bir
iletişimin sağlanmasına ve bu alanda yapılacak akademik çalışmaların
zenginleşmesine katkı sağlayacağı beklenmektedir. Ayrıca bu projenin Türk
toplumunun bir parçası haline gelmiş olan Arap göçmen ve mültecilerin sesi olan
Arap edebiyatçılarının, Türk okuru tarafından tanınarak göç ve iltica
mefhumlarına dair toplumda sosyal bir
farkındalık oluşmasına da katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Arap,
Edebiyat, Göç, İltica, İstanbul, Türkiye