Adalimumab Tedavisinin İndüklediği Şiddetli Alopesi ile Seyreden Paradoksal Psöriyazis


Aydoğdu İ. H., Büyükbabani N., Polat Ekinci A.

Her yönüyle psöriatik hastalıklar sempozyumu, Nevşehir, Türkiye, 30 Eylül - 02 Ekim 2022, ss.1

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Nevşehir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Adalimumab tedavisinin indüklediği şiddetli alopesi ile seyreden paradoksal psöriyazis

Aydoğdu İ. H.¹,Büyükbabani N.², Polat Ekinci A.¹

¹İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul

²İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, İstanbul

Amaç

Son yıllarda biyolojik tedavilerden anti-tümör nekroz faktör (anti-TNF)’lerin inflamatuar hastalıklarda kullanımı giderek yaygınlaşmış ve buna bağlı olarak yan etki görülme sıklığı da artmıştır. Anti-TNF’lere bağlı daha çok bilinen yan etkiler enjeksiyon yeri reaksiyonları, fırsatçı enfeksiyonlar ve malignite riskindeki artıştır. Herhangi bir endikasyonla anti-TNF tedavi kullanan hastalarda ilk defa oluşan psöriyatik lezyonlar veya var olan psöriyatik lezyonların şiddetlenmesi, karakter değiştirmesi olarak tanımlanan paradoksal psöriyazis  fenomeni de iyi bilinen bir yan etkidir. Fakat bu ajanlarla indüklenebilen alopesiyle birlikte seyreden saçlı deri psöriyazisi  daha az bilinen ve literatürde sayılı vakanın bildirildiği nadir bir antitedir. Alopesi genellikle non-sikatrizan olmakta ve anti-TNF’lere ara verilerek, topikal veya sistemik tedavilerle saç kaybı geri döndürülebilmektedir. Literatürde anti-TNF’lere bağlı sikatrisyel alopesi görülen birkaç olgu da bildirilmiştir. Bu bildiride idiopatik üveit nedeniyle adalimumab tedavisi alan, paradoksal olarak sikatrisyel alopesiyi taklit eden saçlı deri psöriyazisi  gelişen bir olgu sunulmaktadır.

Olgu Sunumu

On yedi yaşında kız hasta. Dokuz yaşından beri kronik rekürran idiyopatik üveit nedeniyle 40 mg/hafta adalimumab tedavisi görüyor. Dermatolojik muayenesinde iki ay önce başlayan saçlı deride yaygın skuamların olduğu alopesi, sağ el palmar bölgede birkaç adet püstülün görüldüğü eritemli skuamlı plak, sol uylukta ve bilateral bacaklarda dağınık yerleşimli egzematize görünümde eritemli skuamlı plaklar gözlendi. Artrit/artraljisi yoktu ve tırnaklarda pitting görülmedi. Hastada ve ailesinde psöriyazis öyküsü yoktu. Histopatolojik inceleme ve direkt immünfloresan (DİF) inceleme için lupus eritematozus, paradoksal psöriyazis, liken planopilaris ve diğer sikatrizan alopesiler ön tanılarıyla saçlı deriden punch biyopsi alındı. Laboratuvar değerlerinde herhangi bir patoloji görülmedi. Histopatolojik incelemede yüzeyde oldukça yaygın ince parakeratoz katmanı ve küçük serum göllenmeleri, epidermiste hipogranüloz ve psöriyaziform desenli belirgin akantoz, papiller dermiste hafif perivasküler mononükleer infiltrasyon gözlendi. İnflamatuar infiltrasyonun bir folikülün ostiyum bölgesinde perifoliküler dermiste yoğunlaştığı ve nötrofiller içerdiği görüldü. DİF incelemede özellik gözlenmedi. Mevcut histopatolojik bulgular ve atpik klinilk prezantasyon birlikte değerlendirildiğinde, adalimumab tedavisine bağlı paradoksal psöriyazis tanısı kondu. İki senedir üveit atağı olmayan hasta göz hastalıklarıyla konsülte edilerek adalimumab tedavisi kesildi ve metotreksat (MTX) 10 mg/hafta, topikal klobetazol propiyonat ve tazaroten tedavisine geçildi.  Dört haftalık MTX tedavisi sonrası karaciğer enzimlerinin yükselmesi üzerine MTX tedavisi kesildi ve psöriyatik lezyonları için tedaviye topikal preperatlarla devam edildi. Hastanın bir ay sonraki kontrolünde saçlı derideki skuamlı plaklar ve alopesik alan tamamen geriledi, fakat palmar bölgedeki plak ve bilateral bacaklardaki egzematize skuamlı plaklar sebat etti. Hastanın tedavisine topikal preperatlarla devam edildi.

Sonuç

Paradoksal psöriyazis sıklıkla palmoplantar püstüler psöriyazis ve saçlı deri psöriyazisi şeklinde karşımıza çıkmakta, vücuttaki plak lezyonlar ise klasik psöriyazis lezyonlarına göre daha egzematize plaklar şeklinde görülmektedir. Lezyonların atipik görünümü, ayrıcı tanıda egzema, lupus ve diğer papüloskuamöz hastalıkları düşündürebilir. Literatürde anti-TNF’lere bağlı, sikatrisyel alopesiyi taklit edebilecek kadar şiddetli alopesinin görüldüğü az sayıda vaka bildirilmiştir. Sikatrisyel alopesi gelişiminin önlenmesi için anti-TNF’lere ara verilmelidir. Hafif tutulumlarda topikal tedaviler yeterli olabilirken, şiddetli tutulumlarda sistemik tedavi açısından geç kalınmamalıdır.

Anahtar Kelimeler: Şiddetli alopesi, paradoksal psöriyazis , adalimumab