İnsan Çağında Tarım Zorluklar ve Fırsatlar, Ankara, Turkey, 27 - 28 October 2022, pp.105-111
İklim krizi, ‘yeni normal’ haline gelen iki önemli sonucu; tüm dünyayı saran aşırı hava olayları ve pandemi ile tüm dünyanın birinci gündemini
oluşturmaktadır. Krizin önlenmesinde ve geri döndürülmesinde mikro/makro ve ulusal/uluslararası tüm kurum ve kuruluşlara ciddi görevler
düşmektedir. Bu görevler krizde payı en az olan bireyler ve az gelişmiş ülkelerin üzerinde daha ağır bir yük oluştururken; sorunun kökeninde
yer alan doğrusal ekonominin çarklarını çeviren üretim kesimi bu sorumluluktan kaçmaktadırlar. Hatta iklim krizi nedeniyle ‘Green Deal’
çerçevesinde döngüsel ekonomiye geçmeye zorlanan firmalar ‘yeşil yıkamaya’ başvurarak hukuki sorumluluktan sıyrılmakla kalmamakta
üstüne üstlük karşı atakla ‘çevreci’ görünüp bir de bu durumu kâra dönüştürmeyi becerebilmektedirler. Bu yüzden iklim krizinin önlenmesinde
başta AB ve BM gibi uluslararası kurumların etkinliğinin önemi artmaktadır. Ancak, 1970’lerden bugüne uzanan yarım yüzyıllık çevre odaklı
sürdürülebilir bir ekonomiye dönüşüm süreci ve alınan mesafe göz önüne getirildiğinde; hukuki zorlayıcılık ve yaptırım gücü açısından iklim
krizini önleme yolundaki bu en önemli kurumların etkinlikleri sorgulanır olmuş; hatta yeşil yıkama yapan çok uluslu firmaların güdümünde
yeşil yıkamaya destek olarak acil iklim gündemini oyaladıkları duygusu uyandırmışlardır.