Yeni Perspektifler Işığında Mümtaz Turhan, KARAKAYA MUHAMMED FATİH, Editör, Ketebe, İstanbul, ss.343-362, 2024
Mümtaz Turhan ve öğrencisi Erol Güngör, Türk sosyoloji tarihi içinde kültür-medeniyet ayrımına yönelik eleştirileriyle, Gökalp’in eleştirmenleri arasında konumlandırılabilir. Gökalp, kültür-medeniyet ayrımını, Ülken’in deyimiyle kendisinden bir siyasi hareket kuralı çıkarmak üzere dogma haline getirirken, Turhan-Güngör çizgisi, büyük ölçüde antropolojiden de beslenerek maddi kültür-manevi kültür arasındaki ayrımın ampirik araştırmalara yön veren karakterine vurgu yapar. Gökalp’in söylemsel inşa faaliyeti sosyal bilimsel açıdan taşıdığı zaaflar taşımaktadır ve yaptığı keskin kültür-medeniyet ayrımı da aynı anda hem keyfi hem dogmatiktir. Ayrıca, geniş anlamıyla kültürün parçaları arasındaki etkileşimi göz ardı etmektedir.
Türk sosyoloji tarihinde, maddi-manevi kültür arasındaki ilişki, bütünlük vurgusuyla, yani ikisinin birlikte teşkil ettiği bütünün ayrılmazlığı vurgulanarak, daha ziyade Batılılaşma’nın topyekun taraftarları ya da topyekun karşıtları tarafından dile getirilmektedir. Bu iki ucun arasındaki konumlarsa, Tanzimat’tan başlayarak, sonradan Gökalp’in “kültür-medeniyet ayrımı” şeklinde formülleştireceği “telifçi” yaklaşımı benimsemiştir. Bu anlamda Gökalp’in yaptığı, manevi kültüre tam bir özerklik atfetmek, başka bir deyişle manevi kültüre, maddi kültür karşısında kendini korumakla sınırlı da olsa bir kadiri mutlaklık özelliği vermektir.
Turhan-Güngör çizgisinin Türk sosyolojisini soktuğu antropolojik dönemeç, ampirik bir program çerçevesinde, maddi kültür ile manevi kültür arasındaki etkileşimi gündeme getirir. Güngör, Turhan’ın inşa ettiği antropolojik zemini kullanarak konuyu “teknolojik determinizm”in tartışılmasına kadar taşıyacaktır. Bu çizgi konuyu partizanca değil, bilimsel zeminde, ampirik olarak, bütün yönleriyle ele almakla birlikte, Güngör’le beraber “mütefekkir”ce bir renge de bürünür.
Alınan “ilim ve fen”in, alınmayan “ahlak”la nasıl bir ilişki içinde olduğu, teknoloji ürünlerinin ithalinin/kültürel difüzyonunun manevi etkileri gibi konular, Türk sosyolojisinin antropolojik dönemeç sonrası araştırma programını teşkil edecektir. Serbest ve zorlanmış/empoze/mecburi kültür değişmesi ayrımı da maddi-manevi kültür etkileşimini koşullayan bir değişken olarak ortaya konur. Sosyal psikoloji yönelimi ise bu bağlamda, kültürler arası etkileşimin maddi-manevi kültür, rızaya-zora dayalı kültürel değişim gibi ayrımlar karşısında nasıl bir hal aldığını kavramaya katkısı itibariyle anlamlandırılabilir.
Kültür-medeniyet ya da maddi-manevi kültür ayrımı, her ne kadar ilk bakışta Türk sosyoloji tarihinin tozlu sayfalarına gömülmüş bir konu gibi görünse de, Türkiye’nin güncel toplumsal değişmesi bağlamında karşımıza çıkan teknolojikleşme, sosyal medya kullanımı gibi başlıklar göz önünde tutulduğunda, ne kadar güncel olduğu anlaşılmaktadır. Kültürler arasındaki güç asimetrisi, rızaya ve zora dayalı kültürel değişim talepleri, yabancı kültürlerle daha çok ve az temas eden toplum kesimleri gibi olgular varlığını sürdürmekte ve Türk kültürü bu tür değişkenlerin belirlediği bir zeminde çeşitli ulusal kültürlerle mütemadiyen etkileşime girmektedir. Bu etkileşimin Türkiye ve kültürel değişimi üzerinde ne derece etkisi olduğu, bu etkinin hangi kategoriler altında, hangi değişkenlere bağlı olarak şekillendiğini, “ilim/fen” ile “ahlak” arasındaki etkileşimin nasıl cereyan ettiğini anlamak için “teknolojik determinizm” yaklaşımının karşısında duran ve gerekli kavramlarla ampirik araştırma zeminini sunan bu antropolojik dönemece bugün belki her şeyden çok ihtiyaç duyuluyor.