Ekonomik ve Mekansal Boyutlarıyla Sanayisizleşme


Creative Commons License

Ayik U., AVCI S.

TÜCAUM 30. Yıl Uluslararası Coğrafya Sempozyumu, Ankara, Türkiye, 3 - 06 Ekim 2018, ss.1276-1288

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1276-1288
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Dünyada 1970’li yıllardan sonra uygulanan ekonomi politikalarının yarattığı değişimi, farklı süreçler üzerinden izlemek mümkündür. Bu politikaların mekân üzerinde neden olduğu değişimin en kolay izlenebildiği süreç, sanayisizleşmedir. Sanayisizleşme süreci ölçeğin büyüklüğüne göre değişik sonuçlar üretir. Bunlardan ülke veya kıta ölçeğinde meydana gelen sanayisizleşme hareketleri daha çok ülkelerin koşulları ve uluslararası sermaye hareketi ile ilişkilidir. Buna karşılık sanayisizleşmenin mekân açısından değerlendirilmesinde, rant önem kazanmaktadır. Sanayileşme aşamasını erken dönemde gerçekleştirmiş ülkelerin ortak özellikleri arasında “gelişmişlikleri” gelmektedir. Gelişmişlik; ekonomik ve sosyal açıdan belli kazanımları ön plana çıkarmaktadır. Bu durum sermaye için; üretimde çalışanlara yapılan ödemelerin ve üretimin çevreye zarar vermeden gerçekleştirilmesini sağlamak için yapılan harcamaların artması, buna karşılık kârlılığın azalması anlamına gelir. Kârlılığın yeniden arttırılabilmesi ise, ekonomik ve ekolojik açıdan yasal kısıtlamaların daha az olduğu alanlara yönelme ile mümkündür. Sanayideki yer değiştirme; işçi maliyetlerinin düşüklüğü, sendikal örgütlenmenin zayıflığı gibi unsurlar yanında, çevre sorunlarının daha az denetlendiği alanlara doğru gerçekleşen uluslararası sermaye hareketi ile karakterize olur. Sermaye gelişmiş ülkelerde, sanayi üretiminde emek yoğun işgücü yerine ileri teknolojinin ön plana çıktığı bir üretimi sürdürmeyi tercih etmektedir. Sonuçta özellikle gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde imalat sanayiinde istihdam edilen işçi sayısındaki azalma ile kendini gösteren sanayisizleşme, sanayinin payının hizmet sektörünün lehine azalmaya başlaması süreci olarak da kendini ortaya koyar. Sanayi tesislerinin kuruluş yeri olarak gelişmiş ülkelerden gelişmekte veya geri kalmış ülkelere doğru yönelmesi, hareketin mekândaki etkisini de açıklamaktadır. Sanayisizleşmenin ikinci yönü daha dar alanlarda ortaya çıkmaktadır. Buna şehir içindeki sanayi tesislerinin kapatılması veya tesisin başka yerlere taşınması örnek oluşturur. Kuruluş aşamasında teşvik edilen, şehrin dışında ancak şehre yakın alanlardaki sanayi tesisleri, plansız bir gelişme ile kısa sürede şehir tarafından kuşatılmaktadır. Sanayi tesislerinin kapanmasında hammadde, ulaşım, enerji, işgücü gibi üretim için temel gereksinimlerin karşılanmasında veya ürünün satışında ekonomik veya fiziki zorlukların ortaya çıkması dile getirilen ilk nedenlerdir. Tesislerin bulunduğu yerdeki arsa fiyatının artması, sanayi tesisinin kapanması veya yer değiştirmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

It is possible to trace the change created by economic policies applied in the world after the 1970s through different processes. In this scope, de-industrialization could be suggested as the easiest way of tracing the change caused by those policies on the space. The process of de-industrialization yields various results depending on the size of the scale. Among these, de-industrialization movements at country or continent scale seem to be mostly related to conditions peculiar to the countries and international capital movements. Apart from that, the rent appears to gain importance in the context of discussion of de-industrialization in connection with space. One of the common characteristics of early industrialised countries is "being development". Being a developed country brings into the forefront certain economic and social outcomes. From the capital perspective, this implies increase in expenditures made for paying employees and for the same of production without harming the environment, while decreasing profitability. Restoring profitability could be possible by shifting towards areas with less legal restrictions in economic and ecological contexts. In industry; replacement is characterised with the international capital movements towards areas with less inspection on environmental problems as well as lower labour costs and weaker trade union organisation. In developed countries, the capital prefers pursuing production reliant on advanced technology rather than labour-intensive labour in industrial production. In the end, de-industrialisation, which is manifested through reduction in the number of employees in production sector especially in economy of developed countries, also reveals itself as the process whereby industry started to lose its share to service sector. The movement from developed to developing or underdeveloped countries for establishment of industrial facilities also discloses the effect of movement on space. The second aspect of de-industrialization emerges in narrower areas. As an example, closure or relocation of industrial facilities from central cities can be mentioned. Although industrial plants in areas close to the city still outside it are encouraged at establishment phase, they are gradually surrounded by the city because of unplanned development. The most important factors forcing closure of industrial plants relate to meeting of the basic elements for production such as raw materials, transportation, energy, labour force and emergence of economic or physical shortcomings in sale of products. Also increase in price of lands hosting the facilities seems to force closure or relocation of the industrial facilities.