İçsel Gelir Dağılımı ve Toplam Talep İlişkisi: Kaleckiyen Yaklaşım Çerçevesinde Dinamik Bir Model Önerisi


Mutlugün B.

İnsan & Toplum, cilt.10, sa.4, ss.77-110, 2020 (ESCI)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 10 Sayı: 4
  • Basım Tarihi: 2020
  • Doi Numarası: 10.12658/m0529
  • Dergi Adı: İnsan & Toplum
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Emerging Sources Citation Index (ESCI), TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.77-110
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Fonksiyonel gelir bölüşümü ve toplam talep ilişkisi Post-Keynesyen iktisat literatüründe çokça ele alınmasına rağmen dayandıkları teorik modeller çoğunlukla kâr payını dışsal değişken olarak kabul etmekte ve verimliliğin büyüme sürecinde değişmediğini varsaymaktadır. Ancak toplam talep, sermaye birikimi ve ücret veya kâr payının değeri içsel olarak belirlenmekte, talep artışları ve yüksek reel ücretlerin verimliliği arttırıcı etkisi göz önünde bulundurulduğunda bölüşüm ve toplam talep ilişkisi arasındaki etkileşim emek verimliliğine bağlı olarak değişebilmektedir. Bu çalışma; efektif talep, gelir dağılımı ve emek verimliliği arasındaki ilişkiyi teorik yönden Post-Keynesyen/Kaleckiyen teori çerçevesinde araştırmayı amaçlamakta ve dışsal kâr payı varsayımına dayanan Kaleckiyen bölüşüm ve büyüme modellerinin aksine gelir dağılımının içselleştirildiği talep yönlü bir büyüme modelini ele almaktadır. Gelir dağılımı ve emek verimliliği sırasıyla Rowthorn (1977) tarafından geliştirilen enflasyonun çatışan bölüşüm talepleri yaklaşımı ve Kaldor-Verdoorn Yasası yardımıyla içselleştirilebilmektedir. Teorik modelin imaları, reel ücretlerin baskılanması yoluyla gerçekleşen düşük birim iş gücü maliyetlerinin yatırımları arttırmada sınırlı bir rolünün olabileceği, ücret payının düşmesiyle gerçekleşen yetersiz iç talebin ekonomi üzerinde yarattığı daraltıcı etkilerin bertaraf edilemeyebileceğine dikkat çekmektedir. Bu nedenle sermaye lehine yeniden bölüşüm politikaları daha yüksek yatırım ve büyüme oranlarını yakalamada ön koşul değildir.