meditrio 6, İskele, Kıbrıs (Kktc), 18 - 21 Eylül 2022, ss.24-25
Giriş: Tüberküloz, başta akciğerler olmak üzere hemen hemen her organı/dokuyu tutabilen, dokuda kazeifikasyon
nekrozu içeren tipik granülomlar oluşturmasıyla karakterize, kronik bakteriyel enfeksiyon hastalığıdır. Etkin antitüberküloz
tedaviler ve kontrol programları sonucu insidansı azalmış olsa da ülkemizde hala tüberküloz vakaları
görülmektedir. Tüberküloz doğası gereği birçok hastalıkla karışabilmektedir. Burada malignite şüphesiyle tetkik edilip
tüberküloz tanısı konulan bir olgu sunulmuştur.
Olgu: Yirmi yedi yaşında erkek hasta tarafımıza kuru öksürük ve göğüs ağrısı şikayetleriyle başvurdu. Ek hastalık öyküsü
ve düzenli ilaç kullanım öyküsü yoktu. 15 paket/yıl sigara öyküsü bulunan olgu 8 aydır sigara içmiyordu. Meslek öyküsü
sorgulandığında maruziyet saptanmadı. Fizik muayenesinde, bilateral akciğer sesleri doğaldı, oda havasında SpO2
%98 idi, diğer sistem muayeneleri olağandı. Hemogram ve koagülasyon incelemesinde patoloji saptanmadı. Serum
biyokimyasında artmış ALP (147 U/L) düzeyi dışında özellik yoktu. Nisan 2020’de Covid-19 enfeksiyonu nedeniyle çekilen
Toraks Bilgisayarlı Tomografi (BT)’de sağ akciğer üst lob apikal segmentte 6 mm genişliğinde nodüler lezyon olduğu
saptandı (Resim 1). Dış merkezde, kuru öksürük ve göğüs ağrısı şikayetleri nedeniyle tetkik edilirken Kasım 2021’de
çekilen toraks BT’de sağ akciğerdeki aynı lezyonun 11 mm büyüklüğüne ulaştığı (Resim 2) ve çekilen pozitron emisyon
tomografisinde (PET-BT) bu lezyonun minimal FDG tuttuğu (SUVmax: 1.83) gözlendi. Tarafımıza başvuran hastadan
bronkoskopik lavaj alındı. Endobronşiyal lezyon izlenmedi, her iki bronş sistemi doğaldı. Lavajda ARB, mikobakteri kültürü
ve nonspesifik kültür negatif saptandı. Lavajın sitolojik incelemesinde atipik hücre saptanmayan olgu için 4 ay süreyle
izlem kararı alındı. Mayıs 2022’de tarafımızca çekilen toraks BT’de sağ akciğer üst lob apikal segmentteki nodülün 14
mm genişliğinde olduğu saptandı (Resim 3). Bu nedenle malignite ekartasyonu amacıyla yapılan transtorasik ince iğne
aspirasyon biyopsisinde (TTİİA, tru-cut biyopsi) fibrotik stromada gruplar oluşturan ortalarında nekroz izlenen epiteloid
histiyositler, fibroblastlar ve dev hücrelerden oluşan granülom yapıları bulunan lezyonun nekrotizan granulamatöz
lenfadenit ile uyumlu olduğu saptandı. Olgu temas öyküsü açısından detaylıca tekrar sorgulandığında iki yıl boyunca
günde on saat yan yana masada oyun oynadığı arkadaşına da anti-tüberküloz tedavisi başlandığı öğrenildi. Tüberküloz
düşünülen hastada bakılan Quantiferon testi pozitif ve PPD testi 15 mm saptandı. Hasta tüberküloz kabul edildi ve 4’lü
anti-tüberküloz tedavisi başlandı.
Sonuç: Ülkemiz gibi tüberkülozun yaygın olduğu ülkelerde değişik semptomlar ile başvuran olgularda tüberküloz
düşünülmeli ve araştırılmalıdır. Anamnez derinleştirilerek gereksiz tetkik ve incelemelerden kaçınılmalıdır. Akciğer/
akciğer dışı tüberküloz vakalarında erken tanı konularak tedavinin başlanılması hastalığın prognozu açısından önemlidir.