1. Uluslararası Sosyal ve Teknik Bilimler Sempozyumu, Konya, Türkiye, 12 Eylül 2022, ss.10
Tiryakian, Lepenies, Dayé ve Moebius’un sosyoloji tarihi derlemelerinde görüldüğü gibi, 1970’lerden bu yana sosyoloji tarihini yeni şekillerde ele almaya dönük giderek artan bir ilgi ortaya çıkmıştır. Sosyolojiyi soyut bir şekilde, toplumdan izole ederek, salt bir bilgi/düşünce birikimi olarak inceleyen entelektüel yaklaşımdan somut, kurumsal, bağlamsal ve ilişkisel boyutları da hesaba katan sosyolojik yaklaşıma doğru giden bu genel eğilimin sonucunda sosyoloji tarihi soyut teorilerin bir toplamı ya da basit bir “düşünce tarihi”nden çok bilimsel ağlardan ve etkileşimlerden oluşan bir bütün gibi görünmektedir.
Her ne kadar sosyoloji tarihyazımında sosyologlar/klasikler, teoriler/düşünce okulları ve millî geleneklere odaklanmak gibi belli süreklilikler olsa da, bu “eski” odakların artık eski bakış açılarından ele alınmadığı da açıktır. Bu geçişe paralel olarak hatırat, biyografi, otobiyografi, kitap değerlendirmesi, günlük ve sosyologlar arası mektuplaşmalar yeni araştırma nesnelerine dönüşmektedir. Bu aynı zamanda sosyoloji tarihinin kapsamını da genişletmekte ve okul ya da çevrelere mensubiyet, kurum ve kuşak kimlikleri, sosyo-kültürel ve siyasi arka plan gibi yeni analiz birimleri öne çıkmaktadır. Sosyoloji tarihini tartışmalar tarihi olarak okuma girişimi bu kaymanın başlıca örneklerindendir. Belli sosyologlar, sosyoloji okulları ya da millî geleneklere ilişkin izole edici ve betimleyici yaklaşımdan farklı olarak bu ilişkisel ve analitik yaklaşımda tek tek sosyologlar yerine öncelikli olarak sosyologlar arasındaki ilişkiler öne çıkmaktadır.
Düşüncelerinden etkilenme, atıf yapma, kitabını okuma gibi düşünsel temaslar kadar; bir sempozyumda bir araya gelme, mektuplaşma, kamusal bir polemiğin tarafları olma, birlikte yayın yapma gibi farklı seviye ve şekillerde karşımıza çıkabilen somut temaslar da bu tarz sosyoloji tarihçiliğinin temel odaklarındandır. Bu somut biyografik temasların en ilginç görünümü ise “tartışma tarihi” başlığı altında toplanabilecek sosyoloji tarihi çalışmalarında karşımıza çıkar. Örneğin Alman sosyolojisinde kurucu bir rol üstlenen meşhur “Yöntem Tartışması” (Methodenstreit) kadar, “Değer Yargısı Tartışması”, “Bilgi Sosyolojisi Tartışması” ve “Pozitivizm Tartışması” gibi örnekler de sosyoloji tarihçiliğinde önemsenen odaklar olmuştur.
Beiser de felsefe tarihinde tartışmaları odağa almanın çeşitli yararlarını vurgulamıştır: Bunlardan biri tartışmaya katılan taraflar isim isim unutulmuş olsa da, tartışmaya katkıları ile gündeme getirilip hatırlanmasıdır. Geçmişte tartışılan bir problem en azından belli bir tarih noktasında belli sayıda sosyoloğun ilgisinin kanıtıdır. Bu bağlamda tartışma merkezli yaklaşımın bir başka faydası, problem merkezli okuma ile akraba olduğundan dolayı ilgi uyandırıcı ve güncellik ihtimali yüksek oluşudur. Sosyal bilimler söz konusu olduğunda, sosyal teorideki gelişmelerin genellikle belli başlı dikotomiler etrafındaki tartışmalarla yakından ilişkili olması da tartışmaların sosyoloji tarihindeki önemini artırmaktadır. Araştırma sosyoloji tarihindeki Tarde-Durkheim, Schutz-Parsons, Popper-Adorno, Habermas-Foucault arasındakiler gibi tartışmalara odaklanan çalışmaları odağa alarak, bu yöndeki önceki girişimlerden hareketle, sosyoloji tarihini sosyologlar arasındaki karşılıklı temasın özel bir görünümü olan tartışmalar üzerinden okuma imkanını sorgulamayı hedeflemektedir.
There has been an increasing interest in new ways of grasping history of sociology since 1970s. As seen in collections on historiography of sociology edited by Tiryakian, Lepenies, Dayé and Moebius, in historical narratives on sociology, there is a general tendency from an abstract, pure scientific, isolating and intellectual approach toward a concrete, sociological, institutional, contextual, organizational and relational one. Monographs show that history of sociology is a sum of scientific networks and interactions rather than being an aggregate of abstract theories or a simple “history of thoughts” anymore.
Even if there are certain continuities in the historiography of sociology, such as three focuses, namely sociologists/classics, theories/schools of thought, and national traditions, it is obvious that these “old” focuses are handled from a new point of view, which reflects the mentioned transition from isolating and intellectual to relational and organizational. In this transition, memories, biographies, book reviews, dairies, memoirs of and correspondence between sociologists are new material, which widen the scope of history of sociology. And membership to schools, networks, organizations and sociological community, institutional and generational identities, social roots, cultural, political and economic background are new points of attention.
My aim in this paper is to question if it is possible to read history of sociology based on controversies in discipline history, beside currents trends such as history of reception (Rezeptionsgeschichte), history of concepts (Begriffsgeschichte) and history of methods approaches. Despite the popularity of controversies in natural science historiography, and attempts to group and position theoretical position according to each other, and toward abstract dichotomization, beginning from Barth’s classical work (1897), controversies approach seems to remain weak in social science historiography. Actually, this approach fits and fulfils expectations of being relational and sociological in contemporary historiography of sociology, because it underlines concrete reciprocal positions of and relationship between various sociologists and sociological schools, e.g. Tarde-Durkheim, Schutz-Parsons, Popper-Adorno, Habermas-Foucault controversies. In addition to being relational and sociological, another advantage of this approach is to avoid anachronism automatically by focusing on factual controversies and, therefore on historical common interests.