TÜRKİYE’NİN NÜFUS GELİŞİM SÜRECİ ve DEMOGRAFİK İVMENİN ETKİSİ


Creative Commons License

Can B., Avcı S.

2nd Istanbul International Geography Congress, İstanbul, Türkiye, 17 - 18 Haziran 2021, ss.277-280

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.277-280
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Zaman içinde yüksek doğurganlık düzeyinin azalarak yenilenme oranına eşitlendiği durumda da nüfusun bir süre artmaya devam edeceği varsayılır. Teorik olarak kadın başına düşen çocuk sayısı ortalamasının 2,1 olması, nüfusun sabit kaldığı bir seviyeyi gösterir. Sözü geçen düzey, aynı zamanda doğurganlık oranı düşse bile nüfusun onlarca yıl daha artmaya devam edeceği bir döneme işaret eder. Bu dönem “demografik ivme”, “nüfus momentumu” veya “demografik momentum” kavramlarıyla ifade edilen bir süreci oluşturur. Buna göre nüfus, yaklaşık 50-100 yıl kadar bir süre boyunca sayıca artmaya devam eder. Bu çalışmada; Türkiye’nin farklı genel nüfus sayımlarına ait nüfusun yaş yapısını gösteren verileri ile Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verileri kullanılmıştır. Gerekli yerlerde Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (HÜNEE) verileri ve tahminlerinden de faydalanılmıştır. Söz konusu verilerin uluslararası göstergelerle karşılaştırılmasında Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü’nün (United Nations Department of Economic and Social Affairs = UN-DESA) verileri kullanılmıştır. Yapılan değerlendirmeler demografik ivme olarak tanımlanan sürecin başlangıcını ve aynı sürecin nüfusun gelişim seyri üzerindeki etkisini açıklamaya yöneliktir. Türkiye’nin nüfusu ilk sayım yılı olan 1927’de 13,6 milyon iken 2020 verilerine göre 83,6 milyona çıkmış, kadın nüfusun payı yıllara göre değişmekle beraber %51,9-%48,6 arasında olmuştur. Doğurganlık çağındaki kadın nüfus (15-49 yaş grubu) ise 1935 yılında 3,7 milyon iken, 1945’te 4,4 milyona, 1950’de 5 milyona, 1980’de 10 milyona çıkmış; 2000’de 18,2 milyon, 2020’de ise 21,6 milyon olmuştur. Toplam doğurganlık, doğurganlık döneminin sonuna kadar (hiç bir kadının ölmeyeceği kabul edilerek), kadınların doğurganlık açısından üretken oldukları yaşlarda ve bulundukları yaşa özel belirlenmiş doğum hızlarına göre, doğurmaları mümkün ortalama çocuk sayısını göstermektedir. Türkiye genelinde toplam doğurganlık hızı HÜNEE’ye göre 1927 yılında 6,6 iken, 1935’de 7,1’e çıkmıştır. Bu tarihten sonra gerek yapılan tahminler, gerek nüfus sayımları ve gerekse nüfusla ilgili çalışmalarda toplam doğurganlık hızının düştüğü görülmektedir. 1983’de toplam doğurganlık hızı 4,1’e, 1993’da 2,7’ye, 2000 yılında 2,53’e gerilemiştir. Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı 2002 yılından sonra genel olarak 2,1’in altınadır. Bununla beraber 2012-2016 arasında olduğu gibi bazı yıllarda bu değer kısa süreliğine 2,1’in üzerine çıkmış, ardından tekrar azalmış ve 2019 yılında 1,88’e kadar inmiştir. Toplam doğurganlık hızındaki bu düşüşe rağmen demografik ivme (momentum) nedeniyle Türkiye nüfusu artmaya devam etmiştir. Son tahlilde, 2011-2020 dönemindeki nüfus artış miktarı 8,9 milyon dolayında gerçekleşmiştir. Kadın başına düşen doğum sayısındaki azalışa karşılık nüfusun artmaya devam etmesinde çocuk ölümlerinin payının azalmasının da rolü vardır. 2005-2010 döneminde toplam doğurganlık hızı ortalaması 2,12 olmasına karşılık, bebek ölüm oranının ‰14,7’ye düşmesi nüfusu arttırıcı etki yapmıştır. Benzer şekilde 2010-2015 döneminde bebek ölüm oranı ortalaması ‰11,6’ya, 2015-2020 döneminde ise ‰10,1 seviyesine gerilemiştir. Bu durum, Türkiye’de 2015’ten sonra görülen nüfus artışında demografik ivmenin etkili olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü 1985-2015 döneminde; kadın başına düşen doğum sayısı yanında, kaba doğum hızı da azalmaya devam etmesine karşılık kaba ölüm oranındaki düşüşün sonucunda nüfus artış hızı ‰10’un üzerinde gerçekleşmiştir. Benzer şekilde 2015- 2020 dönemine ait verilerde düşme eğilimi devam ettiği halde (‰16,2’lik kaba doğum, ‰5,4’lük kaba ölüm) nüfus artış hızı ‰10,8’dir. Türkiye nüfusunda toplam doğurganlık hızının 2,1’e düştüğü 2015 yılında nüfus 78,7 milyon iken, 2020’de 83,6 milyona erişmiştir. Demografik ivmenin 2060 yılında sona ereceğine ilişkin tahminlerde Türkiye nüfusunun 97,9 milyona erişeceği beklenmektedir. Ancak TÜİK tarafından nüfus projeksiyonlarındaki ana senaryo, nüfusun 2070’e kadar artacağı ve nüfusun 107 milyonun üzerine çıkacağı yönündendir. Bu tahminler 2060 veya 2070 yılından sonra demografik ivmenin etkisini yitireceğini göstermektedir. Nüfusun ve toplam doğurganlık hızının dağılışı, aslında homojen değildir. Bölgesel ve yerel farklılıklar göstermektedir. Farklılığı yaratan unsurların başında gelenekler, inançlar, nüfus politikalarının uygulanmasından doğan farklılıklar gibi unsurlar gelmektedir. Türkiye’de toplam doğurganlık hızının iller ölçeğinde dağılımına bakıldığında; hızın, Anadolu’nun batı yarısında yer alan illerde düşük, güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da yüksek olduğu görülmektedir. 2009-2019 dönemine ait verilerde toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu iller Kırklareli, Eskişehir, Edrine, Karabük ve Gümüşhane’dir ve değerleri 1,32-1,54 arasında değişmektedir. Buna karşılık aynı dönemde toplam doğurganlık oranlarının en yüksek olduğu illerde bu oran 4,69-3,89 arasındadır. 2009 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızı Şırnak’ta gerçekleşmiş, 2010 yılından itibaren Şanlıurfa en yüksek değere sahip olmuştur. Anahtar Kelimeler: Demografik ivme, nüfus artışı, nüfus projeksiyonları, toplam doğurganlık oranı, Türkiye

It is assumed that the population will continue to increase for a while even if the high fertility level decreases over time and equals the renewal rate. Theoretically, the average number of children per woman being 2.1 indicates a level at which the population remains stable. This level also marks a period in which the population will continue to increase for decades, even if the fertility rate falls. This process is expressed as “population momentum” or “demographic momentum”. Consequently, the population increase might continue for 50-100 years. In this study, Address Based Population Registration System (ADNKS) and general census data for Turkey were used. When necessary, data and estimates of Hacettepe University Institute of Population Studies (HÜNEE) were used. The data of the United Nations Department of Economic and Social Affairs (UN-DESA) were used to compare these data with international indicators. These assessments explain the beginning of the process defined as demographic momentum and the effect of the same process on the development course of the population. The population of Turkey was 13.6 million in 1927 (first census) and increased to 83.6 million according to 2020 data. The share of the female population varied was between 48.6-51.9%. The female population of fertility age (15-49 age group) increased from 3.7 million in 1935 to 4.4 million in 1945, 5 million in 1950, and 10 million in 1980. It reached to 18.2 million in 2000 and 21.6 million in 2020. Total fertility is the average number of children that women can give birth to at the end of their fertility period. According to HÜNEE, the total fertility rate in Turkey was 6.6 in 1927 and increased to 7.1 in 1935. After this date, the total fertility rate declined to 4.1 in 1983, 2.7 in 1993, and 2.5 in 2000. After 2002, Turkey's total fertility rate is generally below 2.1. However, in some periods (i.e. 2012-2016) this value fluctuated around 2.1, increasing and then decreasing to 1.88 in 2019. Due to demographic momentum, despite this decline in the total fertility rate, the population of Turkey continued to growth, and the population in the 2011-2020 period has increased by 8.9 million people. As child mortality decreased, the population continued to increase despite the decrease in the number of births per woman. Although the average fertility rate was 2.12 in the period of 2005- 2010, the decrease in infant mortality rate to 14.7‰ had an increasing effect on the population. Similarly, in the 2010-2015 period, the average infant mortality rate decreased to 11.6‰ and in the 2015-2020 period to 10.1‰. This indicates that the demographic momentum is effective in the population increase observed in Turkey after 2015. In the period of 1985-2015, although the number of births per woman, the crude birth rate, and the crude death rate continued to decrease, the population growth rate was over 10‰. Similarly, although the declining trend in crude birth rate and crude death rate was observed in the data for the period of 2015-2020 (16.2 crude birth, ‰ 5.4 crude death), the population growth rate was ‰ 10.8. Although the total fertility rate fell to 2.1 in the population of Turkey in 2015, the population reached 78.7 million, and 83.6 million in 2020. According to estimates, the demographic momentum will end in 2060 and the population of Turkey will increase to 97.9 million. However, the main scenario in the population projections by Turkstat show the population will increase until 2070 and the population will exceed 107 million. All of these forecasts focus on the fact that demographic momentum will lose its effect after 2060 or 2070. The distribution of the population and the total fertility rate is not homogeneous and it shows regional and local differences. The reason for the difference is traditions, beliefs, and different population policy practices. When looking at the distribution of the total fertility rate in Turkey on the provincial scale, it is seen that the rate is low in the provinces located in the western half of Anatolia and high in the Southeastern Anatolia and the Eastern Anatolia. The provinces with the lowest total fertility rate in the data for the period of 2009-2019 are Kırklareli, Eskişehir, Edirne, Karabük and Gümüşhane and their values vary between 1.32- 1.54. Correspondingly, in the provinces with the highest total fertility rates in the same period, this rate is between 4.69- 3.89. While the highest total fertility rate was in Şırnak in 2009, ithas been in Şanlıurfa since 2010. Keywords: Demographic momentum, population growth, population projections, total fertility rate, Turkey.