Satınalma , no.106, pp.43-44, 2021 (Non Peer-Reviewed Journal)
21.yy’da farklılaşan tüketici taleplerini karşılama çabası, işletmelerin yoğun endüstriyel üretim gerçekleştirmelerine ve üretim sürecinden kaynaklı çevreye zararlı çıktıların artmasına neden olmaktadır. 1990’lı yıllardan itibaren söz konusu bu artışın aynı zamanda çevreye yönelik küresel kaygılar yarattığı da gözlemlenmektedir. Bu durum işletmelere ulusal ve ulusları çevre politikalarına uygun davranma sorumluluğu yüklerken; çevresel düzenlemelere uyumlu eylemleri gerçekleştirme, işletmeler için yüksek bütçeli yatırım yapma anlamına gelmektedir. Diğer bir ifade ile sürdürülebilir rekabet avantajı için bu yüksek bütçeli yatırımlar, karlılığın önündeki bir engel ya da dezavantaj yaratan bir maliyet unsuru olarak görülmektedir.
Çevre odaklı bu yaklaşım gerçektende bir maliyet unsuru mudur? Rekabet ile bu maliyet unsurunun kesişim noktası nedir? Bu soruların cevapları ise, işletmelerin başarı unsurlarını ve rekabetle mücadelesinde etkili olacak bir yaklaşımda (Porter Hipotezi) gizli olabilir.