INONU UNIVERSITY LAW REVIEW, vol.11, no.1, pp.260-270, 2020 (Peer-Reviewed Journal)
743 sayılı Türk Kanuni Medenisinin yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş bulunan vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temsil ve idare edilenlerine mazbut vakıflar adı verilmektedir. Mazbut vakıflar, mülk sayılan arazilerin ve bunlardan elde edilen gelirlerin insanlığın hayrına olacak şekilde vakfa bağışlanmasıyla oluşturulabildiği gibi; miri arazilerden bir kısmının vergi ve sair gelirlerinin hayır şartına vakfedilmesiyle de kurulabilmekteydi. Bunlardan ilki sahih vakıfları meydana getirirken, ikincisi ise gayrisahih vakıfları oluşturmaktadır. Günümüzde ise sahih mazbut vakıflara ait, mukataa ve icareteyn usulleriyle kiraya verilen arazilerin şahıslar veya kurumlar adına serbest tasarrufa geçirilmesi esnasında 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca taviz bedeli adı altında, taşınmazın emlak vergisi değerinin %10’una denk bir bedel tahsil edilmektedir. Taviz bedeli tahsilatı, şahıslar ve kurumlarla, Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında ihtilafa neden olmakta ve bu ihtilaf yargı mercilerinde çözüme kavuşturulmaktadır. Bu çalışmamızda kökeninde Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin toprak sistemlerindeki arazi çeşitleriyle mülkiyet esaslarının yer aldığı taviz bedeli sorununun, yargı aşamasında çözümünde izlenecek yöntem ele alınmaktadır.