Korkut Ata'da Ölüm Teması: Psiko-mitolojik Çözümleme


SAYDAM M. B.

Uluslararası Dede Korkut Konferansı, Ankara, Türkiye, 12 - 14 Ekim 2015

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Korkut Ata’da Ölüm Teması: Psikomitolojik Çözümleme

Ata kavramı bir referansa işaret eder. Herkes dünyaya bir öykü (mit) donanımına doğar. Atanın öyküsü, çocuklarının öyküsünü belirler. Hepimiz bizi taşıyan ve kendini bize dayatan öykülerin devamını şekillendirmekteyiz. Bu öyküler bizi şekillendirirken, yönlendirir ve sınırlarlar.

‘Kültürel Ata’ sıfatıyla Dede Korkut’un kitabının özelliği, ‘eski’ Orta-Asya şamanî inanç dizgesi ve kültüründen aktarılanların, İslâmi inanç, kural ve değerler manzumesi ile oluşturduğu geçişmeyi ve alaşımı, benimsenme aşamasındaki bu ‘yeni’ dinin terminolojisiyle, canlı örneklerle anlatma çabasıdır. Dede Korkut, geçiş dönemi ‘elçi’lerinin temel (ve çelişkili) özelliğini, yani iki ayrı (ve zıt) kültürün en önemli öncü ve söylevcilerinden olma vasfını şahsında taşıyan sembol isimdir. Korkut’a yakıştırılan evliyalık makâmı, şamanlığı, geçiş döneminin ötesine taşıyan köprü-kültüre en güzel örneklerdendir. Kitabında ve şahsında, -derinlikler psikolojisi açısından baktığımızda- günümüz Türk-İslâm Ruhu’nun oluşum dinamiklerini teşhis edebiliriz.

Bütünleyici bakışla, insanın tüm korkuları son tahlilde tek bir temsilcide toplanabilir: Ölüm. Kültür, derinliğinde, ‘ölmemek’ üzerine derlenmiş kurmacalar manzumesidir.

‘Bakşıların pîri’ Korkut’un tüm faaliyeti özünde ölümle mücadeleye yöneliktir. ‘Korkut’luğu, bu bağlamda, ölümün kaçınılmazlığının farkında tek varlık olan insanı, ölümü korkutup defederek kurtarmasına, en azından bunu geciktirmesine bağlanabilir. Korkut’un kendisinin de bir ‘korku taşıyıcısı’ olması, ismin farklı yorumuna destek verir. Yaşamı, çok açık olarak ölümden korkma ve kaçma serüveni üzerine inşa olmuştur. Birbirini tamamlayan parça-mitler ölüm temasında birleşir.

Yeni’nin doğması için gerekli olan eski’nin ölümünden korku, tüm geçiş(me) dönemlerinin hâkim duygusudur. Eski-yeni iki inanç dizgesi (animizm-İslâm), iki yaşam dizgesi (göçerlik-yerleşiklik), iki psikomitolojik yönelim dizgesi (anacıllık-babacıllık) arasında ara(f)da kalan, henüz kop(a)mamış ve henüz tutun(a)mamış Dede Korkut Türk’ü kendini, eski yaşam kaynakları ve koşullarından koparılma tehdidiyle ‘yeni’ bir durum içinde bulmuştur. Bu değişim, ‘eski’ davranış kalıplarının geçersizliği ve ‘yeni’lerinin henüz oluşmamışlığı ile anomik bir durumdur. Sembolik çözümlemede görürüyoruz ki, ‘eski’ şaman Korkut ölüp, ‘yeni’de dirilmeye pek inanır gözükmez. Ölümü kabullenmemeyi, ‘yeni’de doğmaya ölememek olarak ele alırsak, -diyebiliriz ki- Korkut ara(f)da kalmıştır. Türk-İslâm ruhsallığının doğası belki tam da bu: Aradalık. Ne orada, ne burada / hem orada, hem burada olmak. İçindeki şaman ne ölü ne diri...