Yirminci yüzyılın ikinci çeyreğinde bir tıbbi milat, bir askerî koz ve bir siyasi araç olarak penisilin


Barış M., Ertin H., Temel M. K.

Turkiye Klinikleri J Med Ethics, cilt.28, sa.2, ss.173-187, 2020 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 28 Sayı: 2
  • Basım Tarihi: 2020
  • Doi Numarası: 10.5336/mdethic.2019-71330
  • Dergi Adı: Turkiye Klinikleri J Med Ethics
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.173-187
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Kimi doğal antibiyotik maddeler insanlar tarafından binlerce yıldır bilinmekteyse de klinikte kullanılan sentetik antibiyotiklerin kullanımı görece yenidir. Birçok antibiyotiği keşfetmesinden dolayı “antibiyotiklerin babası” olarak anılan Selman A. Waksman’ca “canlı mikroorganizmalar tarafından üretilen ve bakterileri inhibe ve hatta imha etme kapasitesi olan madde[ler]” şeklinde tanımlanan drogların klinik kullanım ve endüstriyel üretimi XX. yüzyılda başlamıştır. Bu retrospektif çalışmada elde edilen bulgular üç ana bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde, penisilinin keşfinden önceki, özellikle de XIX. ve erken XX. yüzyıldaki antimikrobiyal çalışmalar kısaca incelenmiştir. İkinci bölümde, XX. yüzyılın “en çok hayat kurtaran” buluşu addedilen antibiyotiklerin ilk örneği olan penisilinin Alexander Fleming tarafından in vitro keşfi, Oxford’daki bilim adamlarının katkıları, hayvanlar ve nihayet insanlar üzerindeki ilk topikal ve sistemik in vivo tatbikleri, daha sonra ABD’ye taşınarak endüstrileştirilmesi süreci, II. Dünya Savaşı sırasında askerî bir koz ve siyasi bir araç olarak gayritıbbi istimalleri ve savaşın bitiminden sonra, 1925-1950 yılları arasında, dünya genelinde klinik kullanıma girişi, Avrupa ve ABD’de kaydedilen safahata dair genel uluslararası literatür taranarak aktarılmıştır. Üçüncü bölümde ise penisilinin Türkiye’ye geliş süreci ve ilk yerli kullanım örnekleri ulusal bilimsel yayınlar ışığında değerlendirilmiştir. Penisilinin topluma yansıyışı ise dönemin gazete haberlerinin ışığında değerlendirilmiştir. Tartışma bölümünde ise mevcut tıbbi paradigmaya önemli etkileri olan bu buluş, II. Dünya Savaşı ve hemen sonrasında gerçekleştirilen bazı deneysel çalışmalardaki etik ihlallerin nesnesi olarak değerlendirmeye alınmıştır.