ISTANBUL UNIVERSITESI SOSYOLOJI DERGISI-ISTANBUL UNIVERSITY JOURNAL OF SOCIOLOGY, cilt.3, sa.26, ss.105-144, 2013 (Hakemli Dergi)
Türkiye’de sosyal hizmet, toplumu modernleştirme hedefinin bir parçası olarak kurumlaşmış, toplumla ilişkisini de modernleştirme çabasının evrenselci varsayımlarına uygun olarak kurmuştur. Bu durumun sonucunda kültürün dil, din, adet, gelenek ve günlük alışkanlıklar gibi farklı cephelerinde, “evrensel” ve “modern” olmayan özelliklerin dönüştürülmesi, topluma sosyal hizmet götürülmesinde öncelikli görev sayılmıştır. Bu da, “yerel”, “kültürel” ve “geleneksel” özelliklerin görülmemesi ve göz ardı edilmesi gibi sonuçlar doğurmuş, kültürel dokunun kavranamaması sebebiyle sosyal hizmet götürme sürecinde çeşitli aksaklıklar ortaya çıkmıştır. Bu makalede, sosyal hizmet alanında kültürel farklılıkların önemi, diğer sosyal bilimlerdeki ve sosyal teorideki tartışmalardan da destek alınarak ortaya konmuş, 2011 Van Depremi sürecinde bölgede yapılan sosyal çalışma sırasındaki gözlemler üzerinden, sözü geçen aksaklıklar ve bunların giderilme yolları gösterilmeye çalışılmıştır. Buna göre sosyal çalışmacıların, müracaatçıların dil, din, adet ve ihtiyaçlarını bilmesi ve bunlara saygılı davranması, onlarla “modernleştirici yabancılar” olarak değil “yardımcı tanıdıklar” olarak iletişim kurması gerekmektedir. Travma sonrası normale dönme sürecine ancak bölgedeki normal günlük hayatın kültürel kodları bilinerek katkıda bulunulabilir.
In Turkey, social work has been institutionalized as a part of the modernization aim, and its relationship with society has been organized according to universalist assumptions of this modernizing effort. As a result, with various aspects of culture such as language, religions, customs, tradition and daily life practices, transformation of “non-universal” and “pre-modern” qualities have been accepted as the primary aim of social work. This resulted in ignorance and indifference regarding the “local”, “cultural” and “traditional” qualities, and created some defects and deficiencies in terms of social services. In this article, the importance of culture in the field of social work is underlined drawing support from discussions held in other social sciences and social theory. Based on observations collected during social work in the region short after Van Earthquake in 2011, we present the mentioned deficiencies and their probable solutions. Accordingly, social workers have to know and respect the applicants’ language, religion, customs, and needs, and to communicate with them as “helpful friends” rather than “modernizing outsiders”. Without knowing the cultural codes of daily life in the region, none can contribute to the post-traumatic normalization process.