I Congreso İnternacional sobre İberoamerica, Athens, Yunanistan, 5 - 07 Mayıs 2014, ss.93-105
İspanyol asıllı Kübalı yazar Gertrudis Gómez de Avellaneda Gautimozín, Son Meksika İmparatoru adlı tarihî romanını 1846 yılında Madrit’te yayınladı. Bu roman, İspanya’da o yıllarda alışılmadık bir bakış açısıyla Aztek İmparatorluğu’nun fethini ele alıyordu. Yazar, İspanyol siyasî ve kültürel çevreye ait olmasına karşın, bağımsızlıktan sonra yazılmaya başlayan ve yeni ülkelerin kültürel oluşumuna önemli bir katkıda bulunan İspanyol-Amerikalı tarihî romanların yolunu izlemektedir. Romanında İspanyollar girişimleri yüzünden övülür, ancak o zamanların İspanyol Tarih Biliminin göstermeye çalıştığı gibi, hırs ve gereksiz şiddetten uzak saf kahramanlar da değiller. Öte yandan, yerliler de, zalim bir talih kurbanları olmakla birlikte, olumsuz tarafları olmayan saf ve masum insanlar değiller ve bu nedenle romandaki imgeleri daha dengeli bir şekil alır. Bu bildiri Avellaneda’nın bakış açısının yeni İspanyol kökenli Amerikalı yazarların görüşüne daha yakın olduğunu kanıtlamayı amaçlamaktadır. Belki bu yüzdendir ki, roman İspanya yerinde, XIX. yüzyılın ortalarında bağımsızlığına kavuşan Meksika’da iyi karşılanmıştır. Ancak İspanyol kökenli Meksikalılar, son tahlilde İspanyol- dolayısıyla da Avrupalı- bir geleneğin mirasçıları olarak, Yerlileri değil de romandaki İspanyolları benimsediler (yerlilerin hakkı çok daha sonra verilecekti).
Spanish-Cuban writer Gertrudis Gómez de Avellaneda published a historical novel in Madrid in 1846, titled Guatimozín, The Last Emperor of Mexico in which she dealt the conquest of the Aztecan Empire from an unusual perspective in Spain those years. Although the author was part of the Spanish political and cultural world, her novel still follows the trail built by the Latin-American historical novels written after the independence of those countries and contributed to the formation of their cultural identity. In the novel Spaniards are praised by the enterprise, but they are not pure heroes afar from greed and unnecessary violence as Spanish historiography pretended. Natives, on their part, are victims of a cruel fate, but they are not naïve and innocent individuals free from negative aspects and, therefore, the novel gives a less dramatic image of them. This paper tries to demonstrate that Avellaneda’s point of view is closer to the approach conveyed by new Hispanic-American writers. Maybe that is the reason for the good reception of the novel in the mid-19th century independent Mexico but not in Spain. Nevertheless, the Americans of Spanish origin even if they condemned the consequences of the conquest, as heirs of a Spanish- thus European- tradition, identified themselves more with the Spaniard than with the Natives (who will be vindicated only much more later).