Araştırma Yayınları, Ankara, 2013
Hz. Ali, İslâm dünyasında Hz. Muhammed’e yakınlığı ve siyasi kişiliği sebebiyle özel bir konuma sahiptir. Bu sebeple onun güzel sözleri, hutbeleri ve şiirleri kayıt altına alınmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Arap, Fars edebiyatlarında geniş yer bulmuş olan vecize, nasihat, hutbe, mektup, emirnâme, şiir vb. Hz. Ali’ye atfedilen edebî miras, Türk edebiyatında da hatırı sayılır bir ilgiye mazhar olmuştur. Bununla birlikte Hz. Ali Dîvânı Arapçadan Türkçeye geç dönemlerde tercüme edildiği görülmektedir. Dîvânın tespit edilebilen en eski Türkçe tercümesi, XVIII. asrın velûd şair ve yazarı, “Salâhî” mahlasını kullanan Abdullah Selâhaddîn-i Uşşâkî (ö. 1197/1782)’ye aittir. Salâhî Hz. Ali Dîvânı’nı nazmen tercüme etmiştir. Pek çok manzum eseri bulunan Salâhî’nin bu çevirisiyle Hz. Ali Dîvânı, Türk edebiyatına kazandırılmıştır. Çağdaşı olan Müstakimzâde Süleyman Saadettin Efendi (ö. 1202/1787), Salâhî’nin tercümesini kendi tabiriyle “terbiye” ederek yeni bir çeviri oluşturmuş ve bu çeviri üzerinden Hz. Ali Dîvânı’nı şerh etmiştir. Müstakimzâde’nin tercümesi şerhli olmasından dolayı çok meşhur olmuştur. Eski harflerle iki defa basılmıştır. Salâhî çevirisi ise Müstakimzâde’ye ve dolayısıyla diğer mütercimlere örnek teşkil etmesine rağmen yeterince tanınmamıştır. Bu çalışma, Selâhaddîn-i Uşşakî’nin çevirisinin tenkitli metnini günümüz harfleriyle yayımlayarak hak ettiği ilgiye akademik bir katkı sağlamayı hedeflemektedir.