KAYIP KIYILAR: İSTANBUL VE İZMİR İLLERİ İÇİN DENİZ SEVİYESİ YÜKSELMESİ VE OLASI ETKİLERİ


Creative Commons License

Avcı S., Dalfes H. N.

Uluslararası Jeomorfoloji Sempozyumu-UJES 2024, Antalya, Türkiye, 17 - 18 Ekim 2024, ss.113-114, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.113-114
  • Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Bu çalışmada, iklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelebilecek deniz seviyesi değişimlerinin İstanbul ve İzmir kıyıları üzerindeki etkileri incelenmiştir. Deniz suyunun deprem, tektonik faaliyetler, tsunami, zemin sıvılaşması gibi faktörlerle karaya nüfuz etmesi değerlendirilmemiştir. Çalışma, büyük ölçüde Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin Değişen İklimde Okyanus ve Kriyosfer Özel Raporu (IPCC Special Report on the Ocean and Cryosphere in a Changing Climate (SROC))’na dayanmaktadır. İklim değişikliğine bağlı olarak deniz seviyesinde meydana gelen değişimin etkisinin ortaya konulmasında en olumsuz koşulları esas alan senaryo (RCP 8.5), bu çalışmada esas alınmıştır. IPCC’nin RCP 8.5 senaryosunda, deniz seviyesinde küresel olarak yüzyılın ortasında yaklaşık 0,5 m ve yüzyılın sonunda ise yaklaşık 1,0 m yükselme tahmin edilmektedir. Küresel deniz seviyesi değişiminin iç denizler üzerindeki etkisi, yerel dinamik koşullar nedeniyle küresel olandan farklı gerçekleşecektir. Ülkenin kıyı mega kentleri olan İstanbul ve İzmir, bitişik oldukları denizlerin tektonik oluşum süreçlerine bağlı olarak gelişen "geometrileri" ve atmosfer koşulları nedeniyle birçok açıdan farklılık göstermektedir. Benzer şekilde, ekonomik faaliyetlerin ve arazi kullanımının mekânsal kalıpları İstanbul ve İzmir arasında farklıdır. Bu durum gelecekteki deniz seviyesi yükselmesine ve farklı düzeylerde değişen fırtına dalgası sıklık ve seviyelerine maruz kalmaya yol açabilir. İstanbul için kıyı topografyası yatay 30 cm çözünürlüğe sahip LIDAR araştırmasına dayanmaktadır; İzmir örneğinde ise 20 m x 30 m yatay çözünürlüklü 2014 SRTM topoğrafya verileriyle çalışılmıştır. Her iki yerleşim de deniz seviyesindeki değişikliklerden etkilenmesi muhtemel alanlara sahiptir. Bu alanlar kültürel miras, doğal alan, kentsel/konut, ticari ve endüstriyel alanlar olarak gruplandırılabilirler. Kullanım kategorilerinin göreceli ağırlıkları her bir kıyı bölgesinde değişmektedir. Doğal ve inşa edilmiş yerlerin birbirlerinden ayrıştırılması, bu alanların deniz seviyesi yükselmesine karşı kırılganlığının ortaya çıkarılması açısından önemlidir. İki yerleşmede de kıyı şeridi boyunca saha araştırması yapılmış, kullanım ve yapı ile ilgili diğer değişkenler dikkate alınarak, değerlendirilmiştir. Her iki yerleşmede de kıyı şeridini kapsayan gayrimenkul gelişimi ile imar ve ıslah çalışmalarının dinamik doğası, herhangi bir uzun vadeli projeksiyon girişimini son derece belirsiz kılmaktadır.

In this study, the effects of sea level changes that may occur due to climate change on the provinces of Istanbul and Izmir were investigated. The penetration of seawater into the land by factors such as earthquakes, tectonic activities, tsunamis, and soil liquefaction were not evaluated. In study is based mostly on the IPCC Special Report on the Ocean and Cryosphere in a Changing Climate (SROC). The worst of the scenarios (RCP 8.5) was taken as a basis in revealing the effect of the change in sea level due to climate change. Estimates based on the IPCC's RCP 8.5 scenario are expected to rise globally by about 0.5 cm in the middle of the century and by about 1.0 m by the end of the century. The impact of global sea level change on inland seas is expected to differ from the global one due to local dynamic conditions.

Istanbul and Izmir, the coastal megacities of the country, differ significantly in many aspects due to their "geometries" and atmospheric conditions that developed depending on the tectonic formation processes of the seas they are adjacent to. Similarly, the spatial patterns of economic activities and land use differ between Istanbul and Izmir, which may lead to different levels of exposure to future sea level rise and changing storm surge climatologies.

Studies were conducted based on different information resources. For İstanbul, coastal topography was based on a LIDAR survey with horizontal 30 cm resolution; in the case of İzmir, we had to be content with 2014 SRTM topography data with roughly 20 m x 30 m horizontal resolution.

Both settlements have areas that are likely to be affected by changes in sea level. These areas can be grouped as cultural heritage, natural area, urban/residential, commercial and industrial. The relative weights of these use categories change with each coastal district.

The distinction natural vs. built was important is accessing vulnerability to sea level rise. Shorelines of both provinces have been visited and evaluated based on this distinction as well as on other parameters related to the usage and structure. For both settlements, the dynamic nature of continuous public works and real estate development involving the coastal band renders any long-range projection attempts extremely uncertain.