DOĞU AKDENİZ VE EGE DENİZİNDE DENİZ YETKİ ALANI TARTIŞMALARININ COĞRAFİ PERSPEKTİFTE DEĞERLENDİRİLMESİ


Gönençgil B.

COĞRAFYA, TARİH VE ULUSLARARASI HUKUK BOYUTLARIYLA KÜRESEL VE BÖLGESEL DENKLEMDE EGE VE DOĞU AKDENİZ, Prof. Dr. Mahmut Ak,Prof. Dr. Haluk Alkan,Doç. Dr. Metin Ünver, Editör, Istanbul University, Ankara, ss.11-31, 2021

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2021
  • Yayınevi: Istanbul University
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Sayfa Sayıları: ss.11-31
  • Editörler: Prof. Dr. Mahmut Ak,Prof. Dr. Haluk Alkan,Doç. Dr. Metin Ünver, Editör
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Türkiye klasik ifadesi ile üç yanı denizlerle çevrili konumu ile bir yandan bu alanlardaki doğal kaynak potansiyelleri açısından son derece şanslı bir ülke iken, diğer yandan bu alanların korunması ve sürdürülebilir kullanımı açısından da ev ödevleri olan bir ülkedir. Bununla birlikte bu deniz alanlarının uzantılarını, karşı kıyılarını başka ülkelerle paylaşıyor olması nedeni ile de uluslararası deniz yetki alanı sınırlandırmalarında çeşitli güçlüklerle de karşılaşmaktadır. Karşı kıyı ülkeleri ile deniz yetki alanlarının paylaşımında temel etken söz konusu ülkelerle olan iyi niyetli ilişkiler ve denizlerin fiziki coğrafya özellikleridir. Nitekim Türkiye’nin bu hakkaniyet sınırı çerçevesinde kıyıdaş ülkeler ile çizmiş olduğu sınırları da bulunmaktadır. Ancak, karşı kıyı ülkesi çeşitli nedenlerle hakkaniyet ölçüsünden uzaklaşıp jeopolitik anlamda da çıkarcı bir yaklaşımla konuya yaklaştığında sorun çözümsüz hale gelebilmektedir. Ege Denizi, Doğu Ege Adaları ile Doğu Akdeniz’de son zamanlarda yaşadığımız, ön planda Yunanistan’ın görüldüğü, ancak arka planda AB’nin de yer aldığını süreçler bu duruma bir örnek olmuştur. Deniz ve denizaltı kaynaklarının kullanımı yanında özellikle jeopolitik nedenleri öne çıktığını bu yaklaşımlar, bu bölgeyi bir “sıcak tartışma nokta” haline getirmektedir. Bu denizlere kıyısı dahi bulunmayan ülkelerin konuya taraf olmaları da sürecin çözümsüzlüğe sürüklemektedir. Tüm bu olumsuz süreçlerin bertaraf edilerek bu denizlerde hakkaniyet ölçüsünde adil bir paylaşım isteniyorsa, sürece tarihi ya da jeopolitik acıdan değil, öncelikle bu denizlerin topografik / jeomorfolojik özelliklerinden yola çıkılarak bakılması gerekmektedir.

There are two main factors considered in the sharing of maritime jurisdictions with other coastal countries: the relations in good intentions with these countries and the physicogeographical characteristics of the seas. If there is an equitable relationship with the other coastal country, there is no reason for not making a fair share, considering the physicogeographical characteristics of the submarine Indeed, Turkey’s border with the coastal countries has been drawn with a focus on equity in the framework of this equitable relationship. However, the problem may become unsolvable if the opposite coastal country moves away from the equity scale for various reasons and handles the issue with a geopolitical approach. The processes we have recently experienced in the Aegean Sea, the Eastern Aegean Islands, and the Eastern Mediterranean, with Greece in the foreground and the EU in the background is a typical example of this. These approaches, which we consider to have geopolitical reasons, in addition to the use of marine and submarine resources, make this region a “hot spot.” The fact that countries that do not even have a coast on these seas are parties to the issue also contributes to the process being unresolved. If all these negative processes are eliminated and a fair sharing is desired in these seas, it is necessary to look at the process with a focus on the topographic/geomorphological characteristics of these seas and not from the historical or geopolitical perspective.