6.Ürolojik Cerrahi Derneği Kongresi, Antalya, Türkiye, 9 - 13 Kasım 2022, ss.62-63
SS-10
TÜRKİYE’DE İLK GEÇİŞ ÜROLOJİSİ POLİKLİNİĞİ DENEYİMİ
MUHAMMET İRFAN DÖNMEZ(1) İSMAİL SELVİ(1) SEYFETTİN ANIL TANTEKİN(1) TAYFUN OKTAR(1) ORHAN ZİYLAN(1)
1. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı, İstanbul
AMAÇ
Çocukluktan yetişkinliğe geçiş evresinde konjenital genitoüriner patolojileri olan hastaların yakın takibinin sürdürülebilmesi günümüzün
önemli bir sorunudur. Ülkemizde çocuk cerrahisi, çocuk ürolojisi ve yetişkin ürolojisi kliniklerinin yaygınlığına karşılık, bu özel hasta
popülasyonunun takibinin multidisipliner bir yaklaşımla devam edebileceği Geçiş Ürolojisi (GÜ) klinikleri sayısı henüz istenen düzeyde
değildir. Bu çalışmada, anabilim dalımızda açılan Geçiş Ürolojisi polikliniğimize ilk 1 yıl içinde başvuran hastaların demografik özelliklerini
ve klinik durumlarını değerlendirmeyi amaçladık.
GEREÇ-YÖNTEM
Mart 2021 ile Mart 2022 tarihleri arasında GÜ polikliniğimize başvuran toplam 130 hasta retrospektif olarak incelendi. Demografik
özellikleri, başvuru şikayetleri, önceki tıbbi öyküleri ve başvuru sonrasındaki tedavi planları not edildi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup
I: Daha öncesinde bizim çocuk ürolojisi polikliniğimizde takip edilenler (n:81, %62.3) Grup II: Çocukluk dönemindeki takibi başka
merkezlerde olup bizim GÜ polikliniğimizde takibe başlayanlar (n:49, %37.7)
BULGULAR
En sık görülen ana tanılar reflü nefropatisi (n:32, %24.6), spina bifidanın eşlik ettiği nörojen mesane (n:31, %23.8), obstrüktif üropati
(n:25, %19.2), hipospadias (n:20, %15.3), non-nörojen AÜSS (n:19, %14.6) ve mesane ekstrofisi (n:8, %6.1) olup, iki hasta grubunda
primer tanı dağılımı benzerdi (Tablo 1). Grup II’deki hastaların %53.1’i bize diğer kliniklerce yönlendirilirken, %46.9’unun kliniğimizde
takipli hastaların tavsiyesi üzerine veya GÜ polikliniğimiz hakkında bilgi edinerek başvurduğu gözlendi.
Grup II’de son üroloji kontrolünden GÜ başvurusuna kadar geçen medyan süre (60 vs 12 ay, p<0.001) ve başvurudaki medyan hasta
yaşı (23 vs 21 yıl, p=0.020) anlamlı olarak daha uzundu. Bu sürede acil servise başvuru (%14.3 vs %0) ve hastaneye yatış oranı (%6.1
vs %2.5) Grup II’de anlamlı olarak daha yüksek (p=0.001) saptandı. Rutin/Düzenli bir kontrole girmek için başvuru oranı Grup I’de
(%48.1 vs %24.4, p=0.007) daha yüksek iken, Grup II’de hastaların %44.8’inin daha önce takipte oldukları çocuk cerrahisi kliniklerince
muayene edilememeleri nedeniyle kliniğimize başvurduğu gözlendi.
Güncel değerlendirmede, yeni ameliyat gereksinimi Grup I’de (%21 vs %38.8, p=0.028) daha az iken, Grup II’de re-do hipospadias
üretral dehisans onarımı (%8,6 vs %0, p=0.019), meatoplasti (%8.6 vs %0, p=0.019), üretrokutanöz fistül onarımı (%6.1 vs %0,
p=0.024) ve stoma (mitrofanoff/monti) yerine enjeksiyon (%6.1 vs %0, p=0.024) gereksiniminin daha fazla olduğu gözlendi. Grup II ile
karşılaştırıldığında, Grup I’de en sık ihtiyaç duyulan operasyonlar mitrofanoff/monti revizyonu (%4.9 vs %0, p=0.297) ve intravezikal
botoks uygulaması (%3.7 vs %2.0, p=0.515) idi. Mevcut tedavide değişiklik gereksinimi Grup II’de (%53.1 vs %9.9, p<0.001) daha
yüksek saptanırken, Grup II’de en belirgin farklılıklar antikolinerjik değişimi (%18.4 vs %2.5, p=0.002), antikolinerjik değişimi yanı sıra
TAK uygulama sıklığında değişim (%12.2 vs %0, p=0.002) şeklinde gözlendi.
SONUÇ
Bulgularımız, çocukluktan yetişkinliğe başarılı bir geçişin sağlanması için, bu özel hasta popülasyonunun takip ve yönetiminde gecikmeden
deneyimli merkezlere yönlendirmenin önemini vurgulamaktadır.