Ulusal ve Uluslararası Yargı Kararları Işığında Deprem Hukuku Uluslararası Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 24 - 25 Mayıs 2021, ss.25-26
Deprem bölgesinde yer alan ülkemizde, birçok insan depremler sonucunda hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin zannedilen nedeni deprem olsa da gerçek neden kuşkusuz ki insanın kendisidir. Nitekim deprem ülkelerindeki istatistiksel veriler, sıkı tedbirler sonrası deprem kaynaklı ölümlerin önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Bu bakımdan deprem kaynaklı ölümlerin esas nedeni, depremde çöken binaların gerek yapımı esnasında gerekse yapımı sonrasında gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesidir. Dolayısıyla depremde çöken binalardaki ölümler, bu binaların yapımında ve denetiminde gerekli dikkat ve özeni göstermeyen kişilerin taksirli ceza sorumluluğunu gündeme getirebilecektir. Buradan hareketle bu çalışmada, özellikle müteahhitlerin, bina sahiplerinin ve denetim görevlilerinin ceza sorumlulukları irdelenecektir.
Bu çerçevede depremlerdeki ölümler nedeniyle Yargıtay, son dönemlerde verdiği kararlarda yerel mahkemelerin bilinçli taksirle öldürme yönündeki kararlarını kabul etmemiş, bilinçsiz taksirle öldürme sonucuna ulaşmıştır. Yüksek Mahkeme, bu kararların bir kısmında denetim görevlilerinin hazırladıkları ön hasar tespit raporunda binanın sağlam olduğunun belirtilmiş olmasına dayanmış, yetkili kamu görevlilerinin ilk deprem sonrasında tehlikenin geçtiği ve evlere girilebileceği yönünde açıklama yapmış olmalarını esas almıştır. Zira Yüksek Mahkemeye göre failler, bu nedenlerle depremi ve ölümleri öngörmemişler ve bilinçsiz taksirle hareket etmişlerdir. Buna rağmen bu kararların bir kısmında muhalefet şerhine yer verilmiş ve somut olaydaki faillerin olası depremde binaların çökebileceğini öngörebilecek durumda oldukları vurgulanmış, bu nedenle bilinçli taksirle sorumlu tutulmaları gerektiği ifade edilmiştir.
Söz konusu kararlar bağlamında objektif olarak öngörülebilir olan depremler ve ölümlerin bina sorumluları tarafından öngörülüp öngörülmediği tartışılmalıdır. Ayrıca failin neticeyi öngörüp öngörmemesi bakımından aranacak ölçütler de belirlenmelidir. Yargıtay kararlarında muhalif üyelerin belirttiği gibi somut olayın özelliklerine göre failin neticeyi öngörebilecek durumda olması halinde bilinçli taksirle sorumluluğun sözkonusu olup olamayacağı ele alınmalıdır. Yine bina denetiminden sorumlu kişilerin binanın depreme dayanıklı olduğu yönünde raporlarına rağmen binanın çökmesi ve ölümlerin meydana gelmesi halinde sorumluluklarının kapsamı ortaya konmalıdır. Aynı şekilde yetkili kamu görevlilerinin ilk deprem sonrasında tehlikenin geçtiği ve evlere girilebileceği yönündeki açıklama yapmış olmalarına rağmen ikinci deprem sonrası ölümlerin meydana gelmesi durumunda söz konusu kişilerin sorumlu tutulup tutulamayacakları da tespit edilmelidir. İşte tüm bu sorumluluk kapsamı belirlenirken Türk mahkeme kararlarında henüz pek rastlanmayan, Türk doktrininde ise son dönemde Alman hukukundan kaynaklı ortaya çıkan ve gelişen objektif isnadiyet öğretisi çerçevesinde bir sonuca ulaşılmalıdır. Bu bağlamda çalışmamızdaki temel amaç, objektif isnadiyet kriterleri üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle bu sorulara bir cevap bulmak ve böylece bu hususa ilişkin bir sonuca ulaşmak olacaktır.
Anahtar Kelimeler:
Deprem,
taksir, kusur, nedensellik, objektif isnadiyet.
In our country, which is located in an earthquake zone, many people die as a result of earthquakes. Although the supposed cause of these deaths is the earthquake, the real cause is undoubtedly men. Thus, the statistical data inearthquake countries show that the deaths caused by earthquakes have decreased to a very significant extent afterstrict measures. In this regard, the main reason of the deaths caused by earthquakes is the lack of necessary attention and care during and after the construction of the buildings which collapse in an earthquake. Deaths inbuildings that collapse in an earthquake can therefore result in negligent criminal liability of those who fail to show attention and care in the construction and inspection of those buildings. With this in mind, this study examines the criminal responsibilities of building contractors, building owners and inspectors in particular.
In this regard, due to the deaths caused by earthquakes, the Turkish Court of Cassation (Yargıtay) did not accept the judgments of the first instance for deliberate negligence in its most recent decisions and concluded that therewas negligence. In some of these decisions, the Turkish Court of Cassation relied on the fact that the inspectors have declared the building to be intact in their damage assessment report and that the authorities issued astatement that after the first earthquake the danger was over and the residences were able to be entered. Because according to the Turkish Court of Cassation, the perpetrators did not foresee the earthquake and the deaths forthe reasons mentioned above and therefore acted negligently. Nonetheless, some of these decisions contained a statement of objection and it was stressed that the perpetrators of the specific incident were able to foresee thecollapse of the buildings in a possible earthquake, therefore it was stated that they should be held responsible for deliberate negligence.
Within the context of these decisions, it should be discussed whether earthquakes and deaths that are objectively foreseeable are predicted or not by those who are responsible for the construction and inspection of thebuildings. In addition, the criteria should be defined within the framework of the fact that whether the perpetrator foresees the consequences or not. As stated in the dissenting opinions to the decisions of the Turkish Court of Cassation, if the perpetrator is able to foresee the consequences according to the circumstances of the concrete case, it should be examined, whether the perpetrator is responsible with deliberate negligence or not. Again, despite reports from those responsible for building inspections that the building is earthquake-proof, the scope of their responsibilities should be disclosed in the event that the building collapses and deaths occur. It should also be determined whether these persons are responsible in the event of deaths after the second earthquake, although the authorized officers have issued a statement that the danger is over and that the building can be entered after the first earthquake. In determining the scope of this responsibility, a conclusion should be drawn within the framework of the objective imputation doctrine, which has not yet been encountered in Turkish court decisionsand has recently emerged and developed from German law in the Turkish doctrine. In this context, the main purpose of our study is to find an answer to these questions by making an assessment on the objective imputation criteria and then to arrive at a conclusion on the subject.
Key Words: Earthquake, negligence, culpability, causality, objective imputation.