Siyer Yayınları, İstanbul, 2024
Hacı Bektâş-ı Velî, özellikle son iki asırlık süreçte, geniş
bir coğrafî bölgede, dünyada pek az ölümlüye
nasip olacak şekilde sevilip sayılmış; muhtelif toplulukların
ve hatta toplumların gündeminde oldukça geniş yer
işgal etmiş; müstesna bir ilgi görmüştür. Geniş kitlelerin
eşsiz ilgisine mazhar olan Hacı Bektâş-ı Velî ile ilgili son
bir asır içinde nice yazı ve kitap kaleme alınmış, konuşmalar
yapılmış, toplantılar düzenlenmiştir. Peki, bundan
yaklaşık sekiz asır önce yaşayarak tarihe mâl olmuş bu
“kanonik” şahsın kimliği, kişiliği ve kendinden sonraki
devirlerde mazhar olduğu bu ilgi ve alakanın sebepleri ve
dayandığı temel ne derecede ortaya konulmuştur; konulabilmiş
midir? İşte bu soruya olumlu cevap verme imkânımız
pek bulunmamaktadır. Zira bu büyük “velî”nin gerçek
kimlik ve kişiliği, kendisinden sonraki süreçte, daha
çok da sözlü aktarımlarla, zaman zaman da başka kişilerle
karıştırmak suretiyle kitlelerin muhayyilesi tarafından
üretilen çok farklı bir Hacı Bektâş imajının gölgesinde
kalmıştır. Modern zamanlarda, Hacı Bektâş-ı Velî hakkında
yapılan çalışmaların önemli bir kısmı, zamanla oluşan
bu imgeler üzerinden yürütüldüğü için de araştırıcının
elindeki bilgi ve belgeler çerçevesinde bazen birbirine
karşıt “Hacı Bektâş” kimlikleri üretilmesi kaçınılmaz
olmuştur. Buna bir de hakkında konuşan ve çalışan araştırıcıların
ön kabulleri ve ideolojik yaklaşımları eklendiğinde
durum, tabir caizse tam bir kör düğüme dönmüş
ve içinden çıkılamaz bir hâl almıştır.