Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Ulusal Eczacılık Kongresi, İstanbul, Türkiye, 8 - 10 Mayıs 2025, ss.172, (Özet Bildiri)
Giriş: Migren, günlük aktiviteleri aksatan ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren yaygın bir nörolojik
hastalıktır. Migren hastalarında ağrıyı tetikleyen etkenlerin farkındalığı ile akut atak ve koruyucu
tedavilerin akılcı kullanımı önemlidir. Amaç: Bu çalışmada migrenin tipleri, nedenleri, tetikleyicileri,
patofizyolojisi ve güncel farmakolojik tedavi yaklaşımları incelenerek migren hastalarının etkin
tedavisinde eczacının rolünün değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Yöntem: Migrenin klinik özellikleri,
migrenin profilaksisi ve akut atak tedavisinde kullanılan ilaçlar, yeni tedavi seçenekleri, ilaçların
kullanımları, sık karşılaşılan yan etkileri ve güvenlik profilleri, eczacının migren hastalarının
tedavilerinde danışmanlık rolü güncel literatür verileri ve kaynaklar üzerinden değerlendirilmiştir.
Bulgular: Migren fizyolojik, genetik, çevresel ve beslenme kaynaklı nedenlerle ilişkili olan, sıklıkla
ergenlikte başlayan, süreğen ve tekrarlayıcı özellikte olan, auralı ya aurasız karakter gösterebilen ve
hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir başağrısı türüdür. Genellikle zonklayıcı
karakaterde olan migren başağrısına bulantı, kusma, ışığa, sese ve kokuya hassasiyet sıklıkla eşlik
eder. Atak tedavisinde ağrının başladığı erken dönemde ilk basamakta parasetamol, nonsteroidal
antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) önerilirken, yeterli etki olmaz ise triptanların kullanımı tercih edilmekte,
ayda 4’den fazla migren ağrılı günü olan ve yaşam kalitesi olumsuz etkilenen hastalarda ise oral veya
parenteral uygulanan koruyucu tedaviler uygulanabilmektedir. Triptanlar akut atak tedavisinde hızlı bir
etkiye sahiptir; ancak baş dönmesi ve koroner damarlarda konstriksiyon gibi yan etkilere sebep
olabilirler. Koruyucu tedavide oral uygulanan antiepileptikler atak sıklığını azaltırken kilo değişimine ve
halsizliğe yol açabilirler. Botulinum toksin A injeksiyonu, kronik migrende 3-6 ay boyunca etkin bir
seçenek olmakta ve hastalarda migren ataklarını ve ağrı kesici kullanımını azaltmada etkili
bulunmaktadır. En yeni önleyici tedavi grubunu oluşturan ve migren aşısı/iğnesi olarak da bilinen
monoklonal antikorlar (erenumab, fremanezumab vb.) ise migrenin patofizyolojisinde rol oynayan
kalsitonin geni ile ilişkili peptid (CGRP)'i hedef alır. Uzun süreli etkiye sahip olan bu yeni ilaçlar
özellikle dirençli vakalarda başarılı olabilmekte ve iyi tolere edilmektedirler. Parenteral tedavilerin
gebelik planı yapan hastalarda kullanılması sakıncalı olmaktadır. Baş ağrısı sıklığını, şiddetini ve
tetikleyici faktörleri kaydetmek, tedavi takibi için önemlidir. Migrende bazı destekleyici tedavilerde
(antiemetikler, magnezyum, koenzim Q10, B2) kullanılmaktadır. Sonuç: Bireye özgü yaklaşımlar
migren başağrısının yönetiminde önemlidir ve tedavinin başarısını artırmaktadır. Migren tedavisinde
eczacının rolü oldukça önemli ve çok yönlüdür. Eczacılar hastaların tedaviye uyumunu artırmada, ilaç
tedavisinin doğru uygulanması ve takibinde, gereksiz ya da aşırı ağrı kesici kullanımının
önlenmesinde, migreni tetikleyen unsurlar ve migreni önleyici yaşam tarzı önerileri bakımından hasta
farkındalığının sağlanmasında, gerekli durumlarda hastanın doktora yönlendirilmesinde etkin bir rol
üstlenebilir ve hastaların yaşam kalitelerinin yükseltilmesinde etkili olabilirler.
Anahtar Kelimeler: Migren, farmakoterapi, triptanlar, anti-CGRP monoklonal antikorları, eczacı