Journal of Hadith Studies/Hadis Tetkikleri Dergisi, cilt.1, sa.1, ss.7-29, 2003 (Hakemli Dergi)
Bu makalede, geçmişte ‘Kur’ân bize yeter’ ve ‘Kur’ân’a dönüş’, modern çağda da Kur’ân İslâm’ı gibi ifadelerle dile getirilen söylemin Nebevî Sünnet’in târihî gerçeklikteki konumu
açısından bir değer ifade edip etmediği tartışılmıştır. Târihî bir konuyla da kısmen bağlantısı
olan bu yaklaşımın ‘Sünneti saf dışı bırakarak Kur’ân metnine dayalı bir İslâm anlayışı
oluşturma’ düşüncesi şeklinde tezahürünün târihî gerçeklere aykırı olup olmadığı da ele
alınmış ve ayrıca, târih içindeki gerçekliği de dikkate alınarak ‘Nebevî Sünnet’in konumuna’ yönelik bazı tespitler sunularak, Kur’ân İslâm’ı söyleminin kaynak ve metot açısından tutarlı
olup olmadığı incelenmiştir. Neticede, gerek târihî gerçeklikleriyle bağlantısı koparılarak
gerekse kendi içerisindeki tutarsızlıklarıyla Nebevî Sünnet’in yok sayılıp oluşturulmaya çalışıldığı Kur’ân İslâm’ı söyleminin anlamlılığından ve ilmîliğinden bahsetmenin ve onun
pratik bir değer ifade ettiğini ileri sürmenin isabetli olmayacağı sonucuna varılmıştır.
In this article, it is discussed whether the saying of the ‘Qur’ânic Islam’ is
scientifically worth or not in respect of the situtation of the Nabawî Sunnah (generally means
the Prophet Muhammad’s acts) in a historical reality. In fact, this saying in the past was
arised in a different forms, like ‘The Qur’ân is sufficent for us’ or ‘Returning to the Qur’ân’.
Although it is connecting to historical issue, the saying of Qur’ânic Islam has been spread at
modern time. If we look up at this point, it seems that the main target of this idea/saying is to
constitute an Islamic view based on only the Qur’ânic Text, eliminating the Nabawi Sunnah.
So, firstly it must be examined the position of the Prophet Muhammad and His sunnah in a
historical reality. In addition, it is studied whether this sayin is consistent or not as a
methodological aspects and its sources which are built on.