İSRAİL’İN İSTİSNAİ NİTELİĞİNİN İNCELENMESİ


Creative Commons License

Akarçay P., Çetin Ö.

International Texas Congress on Advanced Scientific Research and Innovation, Teksas, Amerika Birleşik Devletleri, Texas, Amerika Birleşik Devletleri, 06 Ağustos 2024, ss.151-158

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Texas
  • Basıldığı Ülke: Amerika Birleşik Devletleri
  • Sayfa Sayıları: ss.151-158
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

İsrail devleti, demokrasiyi Orta Doğu coğrafyasında tesis edebilmiş istisnai bir devlet olarak temsil edilir. Ancak, Filistin’in Avrupa devletleri tarafından tanınmaya başlaması ve İsrail’e isnat edilen soykırım suçlamaları, İsrail devletinin temel unsurlarını oluşturan batı değerlerini sarsıntıya uğratmıştır. Yaşanan bu gelişmeler, İsrail devletini meydana getiren ve onun varoluşunu gerekçelendiren tarihsel ve sosyal gerçekliklerin sorgulanmasına neden olmaktadır. İsrail’in istisnai olarak belirlenmiş hukuki ve siyasal varlığı, 7 Ekim Hamas saldırısı ertesinde sekteye uğramış; yerleşimci bir koloni olmanın ötesinde, İsrail’in varoluşunu gerekçelendiren dayanakların kaybolması, tüm dünya tarafından bölgede yaşanan kolonyal şiddet ve işgalin açıkça görülmesini sağlamıştır. İsrail’in istisnai olarak kurucu şekilde gerçekleştirdiği uygulamalar, Avrupa devletlerinin Filistin’i tanıması ve dünyanın muhtelif yerlerindeki eylemlerin ertesinde aynı şekilde işletilemez hale gelmiştir. Hukuku askıya alarak “egemen”i belirlemeye yarayan istisna hali durumu, Agamben tarafından devletlerin totaliter niteliklerini açıklamada kullanılmaktadır ancak bu kavram yerleşimci sömürgeci devletlerin yerlileri dışlayan, onları yerinden eden ya da yeniden yerleştiren uygulamalarını açıklamakta da kullanılmaya uygundur. Bu çalışmada, İsrail devletinin yerleşimci sömürgeci bir devletle, demokratik bir devlet olması tartışmasının temel konusu olan yerleşimci politikaların İsrail tarafından isnat edilen istisnai niteliğini araştırmaktadır. Agamben’in istisna hali kavramsallaştırmasından hareketle, İsrail’in kurulması esnasında ve Filistin ile olan çatışmalarda uyguladığı biyopolitikanın kolonyal niteliği incelenmiş, bu bağlamda 7 Ekim sonrasında sınırları kapatılan, yardımların kesintiye uğratıldığı ve hiçbir güvenli bölgenin kalmadığı Gazze bölgesi ve Filistin topraklarında Wolfe’un deyimiyle “bir yapı olarak soykırım”’ın inşasını araştırmaktadır.  

The state of Israel is represented as an exceptional state in the Middle Eastern region for having established democracy. However, the recognition of Palestine by European states and the accusations of genocide against Israel have shaken the Western values that form the foundational elements of the Israeli state. These developments lead to questioning the historical and social realities that constitute the state of Israel and justify its existence. The legal and political existence of Israel, defined as exceptional, was disrupted following the October 7th Hamas attack. The erosion of the justifications for Israel's existence beyond being a settler colony has made the colonial violence and occupation in the region clearly visible to the world. The exceptional practices that Israel established in a foundational manner can no longer be operated in the same way following the recognition of Palestine by European states and actions in various parts of the world. The state of exception, which suspends the law to determine the "sovereign," is used by Agamben to explain the totalitarian characteristics of states. However, this concept is also suitable for explaining the practices of settler colonial states that exclude, displace, or relocate the indigenous population. 

This study investigates the exceptional nature attributed to Israel by examining the settler colonial policies that are the main subject of the debate on whether the state of Israel is a settler colonial state or a democratic state. Based on Agamben’s conceptualization of the state of exception, it analyzes the colonial nature of the biopolitics Israel implemented during its establishment and in its conflicts with Palestine. In this context, it explores the construction of what Wolfe calls “genocide as a structure” in the Gaza region and Palestinian territories, where borders were closed, aid was interrupted, and no safe zones remained after October 7.