5.Ulusal Rorschach ve Projektif Testler Kongresi, İstanbul, Türkiye, 24 - 26 Eylül 2021, ss.65-66
Çocuğunu öldürmek, konuşulamaz hatta düşünülemez bir eylem olmasına
rağmen çoğu çocuk katliamı ebeveynler tarafından yapılır. Çocuk çok küçükken
anne, çocuk büyüdüğünde baba. Zamanın başlangıcından beri ebeveynlerin
çocukları üzerinde yaşam ve ölüm hakkı var gibi görünüyor (Brès, 2015).
Bu ölümcül eylem korkunç soğukluğa, tutkuya ve açıklanamaz olana atıfta
bulunan bu tuhaf cinayetlerde sıklıkla bulunan karmaşık bir yolculuğun sonucudur. Yalnızlık eylemi, aşk eylemi, nefret eylemi: çocuğu öldürmek dayanılmaz
bir durumu “çözer” mi? Başka türlü söylenemeyen duygulanım, dilin sembolik
ve öznel boyutunu ortadan kaldıran yıkıcı bir eylem aracılığıyla bir “çözüm”
bulur mu? Suç eylemi, düşlemde canlandırılan dayanılmaz bir duruma bir
“çözüm” dür ve kişinin düşsel yaşamını gerçeğe çevirir. Zamansal boyutu ve
psişik çalışmayı atlayan bir kopma anında çocuk yok edilecek bir nesne haline
gelir. Söylemek gerekir ki, çocuk cinayetleri insanı inançsız kılar ya da hayret
ve dehşete neden olur ki bu da beraberinde ölümü taşır. Filozof Empedokles’in
bize söylediği gibi nefret her şeye rağmen çok sıradansa, bebek öldürme veya
çocuk öldürme bizi alışılmadık bir nefret duymaya yönlendirir. Çünkü burada
bizler, sıradan olmayan, her zaman trajik, yayılma etkileri ve belirli bir öznellikten uzaklaşma biçimiyle sıra dışı bir nefretin yanındayız (Morhain, 2013).
Özellikle medyada geniş bir şekilde yer alan bebek öldürme kliniği, mevcut
sosyal bağlamda son derece kutsal anne-çocuk bağının temsillerini sarsıyor.
6 6 V. ULUSAL RORSCHACH VE PROJEKTİF TESTLER KONGRESİ
Şaşkınlık ve/veya hayranlık yaratan etkileriyle dikkat çeken bu klinik, yine de
genelci bir bakış açısı öneren tanımlardan kaçıyor gibi görünüyor. Mevcut
epidemiyolojik veriler, hüküm giymiş bebek öldürme oranından daha yüksek
bir bebek öldürme oranını göstermektedir. Tüm referanslarımızı altüst eden
böyle bir eylemin şiddetini çevreleyen sessizliğin sadece burada altını çizmek
mümkündür (Ravit, 2013).
Medya gibi bazıları, bir sosyo-ekonomik rasyonalizasyona ya da kanıtlanmış bir şiddet geçmişine yapışırsa hiçbir şey bu suçu haklı gösteremez. Nesnel
nedensellik araştırması başarısız olur. Bu nedenle, başka bir yerde, bu suç
eyleminin yazarının son derece öznel intrapsişiği içinde, küçük bir şeyi kavramaya çalışmak için gidip dinlemeliyiz (Verschoot, 2013).
3,5 yaşındaki oğlunu öldürme suçundan cezaevine gelen 34 yaşındaki
bir annenin ruhsal dünyasının projektif testlerle incelendiği bu olgu ile hala
devam etmekte olan Yüksek Lisans tezi kapsamında çalışılmıştır. Psikanalitik
yönelimli ön görüşmelerden sonra uygulanan Rorschach ve Tematik Algı Testi
Fransız Okulu’na özgü içerik analizine göre yorumlanmıştır. Bulgular erken
dönem anne imgesinin korkutucu, zarar verici olduğu ve yoğun bir persekütif
endişe uyandırdığını aynı zamanda çok yoğun simbiyotik arzunun olduğunu
göstermektedir. Çocuğu öldürmenin anneyle olan bu ölümcül simbiyotik
bağın yok edilmesi anlamına geldiği düşünülmektedir. Suçun açığa çıkması
ile birlikte uzun süredir reddedilen ıstırap deneyimlerinin bu kadınları baskıdan
kurtardığı görülmektedir. Eylemin çaresiz doğası nedeniyle ayrılık, kayıp ve
yas duygularını işlemlenemediği, bu anne için çocuğun ölümünün imkansız
bir yasa tekabül ettiği çünkü annenin ancak çocuğunu öldürerek kendini bu
ölümcül füzyondan kurtarabildiği ve hayatta kaldığı görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Çocuğunu Öldüren Anne, Filicide, İnfanticide, Projektif
Testler.
Keywords: Mother Who Killed Her Child, Filicide, Infanticide, Projective Tests.