RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, vol.24, pp.1160-1172, 2021 (Peer-Reviewed Journal)
The present article explores the articulation of the trauma of exile in Dominican-American writer Julia Álvarez’s debut novel, How The Garcia Girls Lost Their Accents (1991). In reverse chronology the loosely autobiographical novel presents a Latino immigrant family from Santo Domingo in their tragicomic quest of Americanization, or assimilation. Revolving around the issue of the loss of cultural heritage and familial legacy during this arduous process of acculturation, the text becomes a recollection of the Garcias to save more than three decades’ of memories from oblivion. According to James Holte, the ethnic immigrant bildungs narrative traditionally presents the transformation of the individual in four phases: (1) the childhood spent in the homeland, (2) the voyage taken from the mother country to the new world, (3) the experiences in the educational realm followed by those of the working life, (4) the final success of the individual in the adopted country and psychic contentment. However, Álvarez deviates from this scheme to present her reader a peculiar coming-of-age tale. Such literary effort is projected through the protagonist, Yolanda, in her quest to negotiate with her dual identity via the theme of language acquisition and the loss of her accent. Emphasizing the role of language as the driving force in the complex process of subject formation, the present article offers a close reading of the selected passages from the novel to arrive at the conclusion that Gloria Anzaldúa’s notions of mestizaje (hybridity) and ‘border-dweller’ account for Yolanda’s dual identity.
Bu çalışma Dominik kökenli Amerikalı yazar Julia Álvarez’in ilk romanı olan Garcia Kızları Aksanlarını Nasıl Kaybetti (1991) eserinde işlenen sürgünün yarattığı travma olgusunun ifadeedilişini incelemektedir. Otobiyografik öğeler içeren roman, kronolojik olarak geçmişe doğru akan alışılmadık anlatısıyla, Santo Domingo’lu göçmen bir Latino ailenin Amerika’daki trajikomik asimilasyon serüvenini aktarmaktadır. Bu zorlu uyumlanma sürecinde, kültürel mirasın ve aile hatıralarının yitirilmesi etrafında kurgulanmış roman, Garcia ailesi için otuz yıldan fazla bir zaman dilimini kapsayan anıların belleklerden silinmemesi adına yapılan yoğun bir hatırlama uğraşına dönüşür. James Holte etnik göçmen anlatılarında işlenen bireyin yaptığı dönüşüm yolculuğunu ardışık dört evreli bir süreç ile açıklar: 1) anavatanda geçen çocukluk dönemi, 2) anavatandan yeni dünyaya yapılan yolculuk, 3) eğitim sürecinde ve sonrasındaki iş hayatı deneyimleri, 4) bireyin yeni vatanındaki nihai başarısı ve tatmin duygusu. Ancak özellikle son evresinde, sunulan bu formülün dışına çıkan Álvarez, okuyucuya geleneksel olmayan bir büyüme öyküsü sunar. Böyle bir yazınsal çaba aktarılırken, ikili kimliği ile çetin bir uzlaşma uğraşı içinde olan başkişi Yolanda’nın dil edinimi veya aksanını yitirmesi süreci ele alınır. Birçok bileşenden oluşan özneleşme yolculuğu sırasında dilin üstlendiği rolün başlıca itici güç olduğu vurgusu yapılan bu makalede, romandan seçilen bölümlerin yakın okuması yapılacak, ve sonuç olarak Yolanda’nın ikili kimliği Gloria Anzaldúa’nın ‘melezlik’ ve ‘sınır-sakini’ kavramları çerçevesinde açıklanacaktır.