Lateral Periodontal Kist Enükleasyonu Sonrasında Oluşan Diş Eti Çekilmesinin Rehabilitasyonu - Olgu Sunumu


Creative Commons License

Tabar-Eralp C., Fıratlı H. E.

Aydın Dental Journal, cilt.10, sa.1, ss.85-90, 2024 (Hakemli Dergi)

Özet

Amaç: Lateral periodontal kist, gelişimsel odontojenik kistlerin nadir görülen bir türüdür. Genellikle belirgin bir klinik semptom görülmemesiyle birlikte radyolojik muayeneler sırasında fark edilir. Lateral periodontal kistin enükleasyonundan sonra ortaya çıkabilecek ana komplikasyon, kistin nüksü ve patolojik kırıklar olabilir; ancak özellikle ince fenotip, flap tasarımı nedeniyle diş eti çekilmesi meydana gelebilir. Özellikle estetik alanda oluşabilecek bu tür komplikasyonların giderilmesi önem taşımaktadır.
Olgu Sunumu: 18 yaşında sistemik olarak sağlıklı erkek hasta, 32 nolu dişin vestibülünde hafif şişlik ve künt ağrıyla İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı’na yönlendirildi. Ağız dışı muayenesinde herhangi bir anormallik görülmedi. Yapılan röntgen incelemesi sonucunda 32-33 numaralı dişin kök ucuna yakın, sınırları belirgin, radyolüsent bir yapı gözlendi. Lezyon, lateral periodontal kist ön tanısıyla enükle edilerek histopatolojik incelemeye gönderildi. Lezyon enükleasyonu sırasında 31-32 numaralı dişlerin vestibülünde dehisens ve fenestrasyon gözlendi ve ilgili bölgelerde diş eti çekilmesi oluştu. Diş eti çekilmesi, subepitelyal bağ dokusu grefti kullanılarak tünel tekniğiyle tedavi edildi. Tedavi sonrası birinci yıl kontrolünde nüks görülmedi.
Sonuç: Klinik bulgular, lezyonun yeri ve histopatolojik inceleme sonucunda lezyonun, lateral periodontal kist olduğu doğrulandı. Lateral periodontal kist enükle edildi. Radyografik görüntülerde bir sıkıntı olmadığı görüldü. Ancak; klinik muayenede 31-32 no.lu dişlerin vestibülünde diş eti çekilmesine rastlandı. Diş eti çekilmesi, subepitelyal bağ dokusu grefti kullanılarak tünel tekniğiyle tedavi edildi.
Kistin tamamen çıkarılması, nüksü önler. Cerrahi girişim esnasında ince diş eti fenotipi, dehisens gibi kemik defektleri varlığının yanı sıra flap dizaynı da iyileşmeyi olumsuz etkileyebilir. Oluşabilecek estetik komplikasyonların giderilmesinde minimal invaziv yaklaşım, hasta konforunu üst düzeyde tutarak sorunun çözülmesine olanak tanır.