Din ve Coğrafya Sempozyumu, Çorum, Türkiye, 5 - 06 Ekim 2023, ss.27-28
Dördüncü
İncil olarak bilinen Yuhanna İncili Hıristiyan kanonunda Sinoptik olarak
adlandırılan diğer üç İncil’den ayrışan tarihsel bir anlatı ve teolojik bir
söylem inşa etmiştir. İncil’in bu özgün kurgusunun yerleştiği coğrafi çerçeve
ise büyük ölçüde diğer İncillerle ortaktır. Ancak Sinoptik kayıtlarda yer
almayan pek çok coğrafi referansa yer vermesi, Yuhanna İncili’nin İsa çağına dair
otantik bir kaynak olarak kullanılmasını problemli hale getirmiştir. Esasında
bazı Yuhanna referanslarının arkeolojik ve yazınsal bulgularla
desteklenmesinden ötürü İncil yazarının aktardığı coğrafyayı iyi bildiği ileri
sürülmüştür. Buna rağmen İncil’in yoğun sembolik dili nedeniyle mezkûr coğrafi
referansların İncil yazarının teolojik söylemini destekleyen ya da İncil’in
muhatabı olan topluluğun sosyo-tarihsel durumunu yansıtan anlatısal kurgunun
bileşenleri olduğu kanaati ağır basmaktadır. Öte yandan İncil’in bütünü dikkate
alındığında her iki olasılığı haklı çıkaracak verilere ulaşmak da zor değildir.
Bu belirsizliği aşmak adına meseleyi farklı bir açıdan ele almak daha sıhhatli
bir sonuca ulaşmayı kolaylaştırabilir. Bilindiği üzere İncil coğrafyası İsa’nın
söz ve eylemlerinin, -Hıristiyan terminolojisi ile ifade edecek olursak
misyonunun- anayurdudur. Bilhassa Yeruşalim bölgesi ve tapınak çevresi Dördüncü
İncil anlatısının asıl mekânıdır. Aynı zamanda bu coğrafya İncil’de İsa’ya
inanmayan ve düşmanlık eden Yahudilerin kutsallık üzerinden sınırlandırdığı bir
teritoryadır. Dolayısıyla Yahudilerin kutsal alanı ile Hıristiyanların kutsalı
olan İsa’nın karşılaşmasını, bir diğer ifadeyle iki kutsalın kesişmesini
araştırma odağı olarak belirlemek, Yuhanna İncili’nin coğrafi kurgusunun
anlamını açığa çıkarmak için isabetli bir tercihtir. Bu çalışma tam da bu
tercih üzerinde Dördüncü İncil’de yer verilen coğrafi ve topoğrafik
referansların anlatısal işlevini inceleme arzusundadır. Bu doğrultuda Yuhanna
coğrafyası antropolojinin teritoryalite kavramsallaştırmasından faydalanılarak
disiplinlerarası bir zeminde; sırasıyla Yehuda bölgesi, Yeruşalim şehri,
Tapınak çevresi ve tapınak olmak üzere geniş ölçekten dara uzayan bir çizgide
ele alınacaktır.
The Gospel of John, known as the Fourth Gospel,
constructed a historical narrative and a theological discourse that differed
from the other three Gospels, the so-called Synoptics, in the Christian canon.
The geographical framework in which this unique construction of the Gospel is
situated is largely common to the other Gospels. However, the inclusion of many
geographical references not found in the Synoptic records has made the Gospel
of John problematic to be used as an authentic source for the age of Jesus. In
fact, since some of the Johannine references are supported by archaeological evidence
and literary findings, it has been argued that the evangelist knew the
geography he narrated well. Nevertheless, due to the intensely symbolic
language of the Gospel, it is believed that these geographical references are
components of narrative construction that support the theological discourse of
the evangelist or reflect the socio-historical situation of the community to
which the Gospel is addressed. On the other hand, it is not difficult to find
data that would justify both possibilities when the Gospel as a whole is taken
into account. In order to overcome this ambiguity, it may be easier to reach a
more accurate conclusion by approaching the issue from a different angle. As is
well known, the geography of the Gospels is the homeland of Jesus' words and
deeds, or, to use Christian terminology, of his mission. In particular, the
Jerusalem region and the temple surrounding are the main setting of the Fourth
Gospel narrative. At the same time, this geography is a territory that the Jews
- who in the Gospels do not believe in Jesus and are hostile to him - demarcate
as sacred. Therefore, in order to unveil the meaning of the geographical
construction of the Gospel of John, it is appropriate to choose the encounter
between Jerusalem, the sacred space of the Jews, and Jesus, the sacred figure
of the Christians, in other words, the intersection of the two sacred, as the
focus of the research. It is precisely on the basis of this choice that this
study seeks to examine the narrative function of the geographical and
topographical references in the Fourth Gospel. To this end, the Johannine geography
will be examined on an interdisciplinary basis by making use of the
anthropological conceptualization of territoriality, in a line that extends
from the broad to the narrow, including the region of Judah, the city of Jerusalem,
the Temple area and the Temple, respectively.