Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.10, sa.1, ss.53-76, 2024 (Hakemli Dergi)
Cinsel suçlar, mağdur üzerinde bıraktıkları yıkıcı etkileri ve derin psikolojik sonuçları nedeniyle olağan ceza adalet sisteminde dikkatli ve özenli yaklaşılması gereken bir alandır. Cinsel suçlar, bu özellikleri nedeniyle, olağan ceza adalet sisteminin alternatiflerinden olan onarıcı adalet yaklaşımının uygulanmasının uygulanabilirliği açısından daha da dikkatli ve özenli yaklaşılması gereken bir alandır. Bu nedenle her hukuk sisteminde cinsel suçlarda onarıcı adalet uygulamalarına izin verilmemektedir. Keza cinsel suçları onarıcı adalet sisteminden açıkça çıkarmayan hukuk sistemlerinde dahi cinsel suçlar açısından onarıcı adalet ya fiilen hiç uygulanmamakta ya da çok nadir uygulama alanı bulmaktadır. Keza Türk ceza muhakemesi hukukunda da kanun koyucunun Türk hukukundaki onarıcı adalet kurumu olan uzlaştırmanın pratiğini artırma eğilimine rağmen cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, aile içi şiddet ve kadına yönelmiş şiddetteki bazı suçlar ve ısrarlı takip gibi bazı zorlu suç grupları kategorik olarak uzlaştırma dışında tutulmuştur. Çalışmada, ilk olarak, cinsel suçlarda onarıcı adalet yaklaşımının tartışılmasına neden gerek duyulduğu ele alınacaktır. İkinci olarak, bu bağlamda Avrupa Konseyinin 2021 tarihli Tavsiye Kararı’ndaki yaklaşımına yer verilecektir. Sonrasında cinsel suçlarda onarıcı adalet pratiğine karşı çıkan ve böyle bir pratiği destekleyen görüşler özetlenerek ortaya koyulacaktır. Bunlardan sonra, cinsel suçlara onarıcı adalet anlayışı ile yaklaşılmasının mümkün olması ihtimalinde Türk hukuku açısından nasıl bir onarıcı adalet uygulaması dizayn edilmesi ve bu uygulamanın ne şekilde yürütülmesi gerektiğine ilişkin görüşlerimizi ortaya koyacağız.
Sexual offences stand as a crime category that needs to be approached with significant care and
attention in the conventional criminal justice system due to their devastating effects on the victim
and their profound psychological consequences. By virtue of these characteristics, sexual offences
require much more care and attention when it comes to the restorative justice, which appears as one
of the alternatives to the conventional criminal justice system. For this reason, indeed, restorative
justice practices in sexual offences are not allowed in every jurisdiction. Likewise, even in the
jurisdictions that do not explicitly exclude sexual offences from the restorative justice system,
restorative justice process is either not applied de facto at all or is rarely applied in these offences. In
a similar vein, in Turkish criminal procedure law, despite the legislature’s tendency to increase the
practice of victim-offender mediation, some difficult crime categories such as sexual offences,
domestic violence and violence against women related offences as well as stalking is categorically
excluded. As such, the study chases two main questions. Accordingly, the first question is whether
sexual offences can be approached with a restorative justice approach or not. From that point, the
study opens up the reasons as to why it is important to discuss the restorative justice approach for
sexual offences too. Secondly, it shows the approach of the European Council in the
Recommendation of 2021. Then it summarizes the views of both those opposing to the practice of restorative justice in sexual offences or such and those supporting the practice. After that, the study
puts forward a set of possible implementation points for restorative justice in sexual offences in
Turkish law, i.e., if it is possible to approach sexual offences with a restorative justice approach, and
if so, what kind of restorative justice practice should be designed and carried out?