İnsan ve Sosyal Bilimler Dergisi, cilt.2, sa.2, ss.317-330, 2019 (Hakemli Dergi)
1960’lı yıllarında başında Almanya işçi açığını kapatmak için Türkiye’nin de
içinde bulunduğu pek çok ülkeden işçi talebinde bulundu. Karşılıklı
anlaşmalar doğrultusunda Türkiye’den Almanya’ya kitleler hâlinde işçi göçü
başlamış oldu. Türkiye’den Almanya’ya göçen çoğu zor şartlarda işçi olan
göçmenler pek çok sorun ile karşılaştı. Türk işçilerin ve doğal olarak
ailelerinin oluşturduğu toplam nüfusla birlikte Almanya’nın önemli bir
parçası hâline gelen Türk kimliği, yalnızca iş gücü sahasıyla sınırlı kalmadı.
Bazıları yaşadıkları sorunları kaleme alarak sonrasında ‘göçmen edebiyatı’
diye adlandırılacak yeni bir edebiyat kolunun doğmasını sağladılar. Göçmen
edebiyatı yazarları Türklerin Almanya gerçeğiyle karşılaşmalarını ve
Almanya’daki yaşamlarını; ikilemleriyle, mekâna ve zamana tutunma
çabalarıyla, özlemleriyle, yabancılıklarıyla, yalnızlıklarıyla,
dışlanmışlıklarıyla hem bireysel hem de toplumsal çerçevede gerçekçi bir
düzlemde ortaya koyarlar. Böylece Almanya’ya göç, belgesel niteliğinde
kendine özgü bir edebiyat yaratır. Göçmen işçiler ve onların yaşadıkları
sorunları irdeleyen yazarlardan biri de göçmenliği, ‘yabanın diline dili
dönmemek’ ve ‘gariplik’ olarak da tanımlayan Yüksel Pazarkaya’dır. Bu
çalışmada Pazarkaya’nın öykülerindeki göç ve izlerinin tespiti yapılmaya
çalışılmıştır. Birinci dönem göçmen edebiyatı yazarlarından olan
Pazarkaya’nın ‘Oturma İzni’ adlı öykü kitabı üzerinden göçün edebiyatı
yansıması ve yazarın göçmenlik olgusunu tanımladığı göndergeler
incelenecektir.
In the early 1960s, Germany demanded employees from various countries
including Turkey in order to meet the deficiency in the employment. As
such, labor migration from Turkey to Germany commenced in accordance
with mutual agreements. These migrant workers, most of whom were in dire
conditions, encountered plenty of problems. Turkish identity, which has
become an important part of Germany with the total population of Turkish
workers as well as their families, was not limited to the field of labor. Some
of them penned the difficulties that they experienced, thus leading to the
emergence of a new branch of literature which would later be named as
“immigrant literature”. The workers of immigrant literature presented
realistic insights as to the encounter of Turks with the reality of Germany,
their lives in Germany together with their dilemmas, their efforts to hold onto
the place and the time period, their aspirations, alienation, loneliness and
exclusion in both individual and social contexts. Thus, immigration to
Germany creates its own unique literature in the characteristic of a
documentary. One author to have examined migrant workers and the
problems they faced is Yüksel Pazarkaya who is among the pioneers of the
first period immigrant literature and who defined migration as “not turning to
the language of wild” and “strangeness”. This study aimed to identify the
traces of migration in Pazarkaya’s stories. The reflection of migration into
the literature and the references to the definition of migration through his
story book named “Residence Permit” will be examined in this study.