Finansallaşan Dünyada Dezavantajlı Grupların Borçluluğu


Alpar B. I.

International Congress on Social Sciences, China to Adriatic-XIV, Kayseri, Türkiye, 10 - 12 Haziran 2022, cilt.14, sa.14, ss.322-323

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Cilt numarası: 14
  • Basıldığı Şehir: Kayseri
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.322-323
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Neolibealizm ve küreselleşmenin para piyasalarındaki yansıması olan finansallaşma, bankacılık sisteminde yeniden yapılanma süreçlerini beraberinde getirmiştir. Söz konusu yeniden yapılanmanın önemli bir ayağını da kazanç kaynağı olarak devlet ve şirketlerden sonra hanehalklarına ve bireylere yönelme stratejileri oluşturmaktadır. Nitekim sebepleri değişiklik arz etmekle birlikte dünya üzerinde ve Türkiye’de bireysel/hanehalkı borçluluğu önemli bir olgu halindedir.

Dezavantajlı gruplar olarak adlandırılan nüfus kesimleri, hâlihazırda var olan bazı yoksunluk ve noksanlıklar sebebiyle özel olarak korunması gereken, savunmasız olarak da değerlendirilen bireylerden oluşmaktadır. Bireylerin farklı sebeplerle özellikle sermaye, istihdam, sağlık ve eğitime erişim konularında yaşadıkları yoksunluklar birer dezavantaj oluşturabilmektedir. Benzer şekilde bireylerin sosyo-ekonomik durumları, fiziksel veya psikolojik koşulları ile cinsiyet ve etnik kökenleri de bazı dezavantajlılıklar yaşamalarına sebep olabilmektedir. Dezavantajlı gruplar esasen sosyal politikaların varlık sebeplerinden biridir ve sosyo-ekonomik anlamda içerilmeleri son derece önemlidir. Bununla birlikte finansallaşma süreci beraberinde “finansal içerilme” kavramını getirmiştir. Bu kavram, finansal kaynaklara erişim sorunu yaşayanların kredi imkânlarına kolayca erişebilmesi anlamına gelmektedir. Nitekim tüketici kredilerinin yeni pazar arayışları, sosyal politikaların merkezinde yer alan bazı dezavantajlı grupları da hedefler hale gelmiştir.

Bu bağlamda finansal sistem; düşük ve orta gelir grupları için özel krediler, yoksullar için mikrokredilerle girişimci olma imkânı, ileri yaştaki bireyler için daha müreffeh bir yaşam vadeden bireysel emeklilik sistemleri sunmakta ve kadınlar için toplumsal cinsiyet eşitliği söylemleri geliştirmektedir. Diğer yandan özellikle düşük ve orta gelirli haneler için krediler, giderleri karşılamanın bir yolu haline dönüşmüştür. Ancak finansal içerilmenin ve borçlanmanın sonuçları bazı kesimler için son derece yıkıcı olabilmektedir. Bu bağlamda gerçekleştirilen literatür taramasına göre dezavantajlı gruplardan özellikle orta ve düşük gelirli bireylerin, yoksulların, kadınların, genç yetişkinlerin, öğrencilerin, sosyal yardım alanların ve olumsuz borçlanma deneyimi olan bireylerin bireysel/hanehalkı borçluluğundan daha olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir. Söz konusu olumsuz etkiler bireylerin kendi yaşamıyla sınırlı kalmamakta, bir bütün olarak aileleri ve toplumu da olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla bireysel/hanehalkı borçluluğunun dezavantajlı gruplar üzerindeki olumsuz etkilerinin sosyal politika uzmanlarınca ele alınması ve içerilmenin sosyal sınırlar içinde tutulmaya çalışılması, finansal alana terk edilmemesi gerekmektedir.

Financialization, which reflects neoliberalism and globalization in money markets, has brought about restructuring processes in the banking system. An important trivet of this restructuring is the strategies to turn to households and individuals after the state and companies as a source of income. So it’s a fact that, although the reasons vary, individual/household indebtedness is an important phenomenon in the world and Türkiye.

Population segments called disadvantaged groups consist of individuals who are considered as vulnerable and need special protection due to some existing deprivations and deficiencies. The deprivations experienced by individuals for different reasons, especially in terms of access to capital, employment, health, and education, can create a disadvantage. Similarly, socio-economic status, physical or psychological conditions, gender, and ethnic origins of individuals may also cause them to experience some disadvantages. Disadvantaged groups are essentially one of the reasons for the existence of social policies, and their socio-economic inclusion is extremely important. However, the process of financialization has brought with it the concept of “financial inclusion”. This concept means that those who have problems accessing financial resources can easily access credit facilities. The search for new markets for consumer loans has also targeted some disadvantaged groups at the center of social policies.

In this context, the financial system offers private loans for low and middle-income groups, the opportunity to become entrepreneurs with micro-credits for the poor, private pension systems that promise a more prosperous life for older individuals; and develops gender equality discourses for women. On the other hand, loans have become a way to cover expenses, especially for low and middle-income households. However, the consequences of financial inclusion and indebtedness can be extremely devastating for some population segments. According to the literature review, it has been determined that disadvantaged groups, especially low and middle-income individuals, the poor, women, young adults, students, social assistance recipients, and individuals with negative debt experiences are more negatively affected by individual/household indebtedness. These negative effects are not limited to the individual’s own life, but also negatively affect families and society as a whole. Therefore, social policy experts should address the negative effects of individual/household indebtedness on disadvantaged groups, and inclusion should be tried to be kept within a social framework and not left to the financial field.