4th Eurasian Congress of Health Sciences, Ohrid, Makedonya, 25 - 27 Eylül 2014
Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF), du¨nya genelinde 382 milyon yetişkinin diyabet hastası olduğunu tahmin etmektedir. Diyabet prevalansı epidemik boyutlara ulaşmıştır ve 2035 yılına kadar bu rakamın 592 milyon olması beklenmektedir. Nu¨fusun yaşlanması ile birlikte şehirleşme ve değişen yaşam tarzı diğer kronik hastalıklarla birlikte diyabet epidemisini hızla arttırmaktadır. Diyabet giderek daha fazla kişide göru¨lmesi, bu hastalığın birey, aile ve toplum u¨zerindeki yu¨ku¨nu¨ artırmaktadır.
Diyabet ku¨resel olarak bu¨yu¨k bir sorun haline gelmiştir. Tu¨m du¨nya nu¨fusu ele alındığında yetişkin nu¨fusun yaklaşık %8.4’u¨ – 382 milyon kişi- diyabet hastasıdır. 2035 yılında kadar bu rakamın 592 milyon kişiye ulaşması öngöru¨lmektedir. Şehirleşme ve şehir yaşamı bağlamında değişen hayat tarzı diğer etkenlerle birlikte fazla kilolu/obez bireylerin sayısında artışa yol açmakta; bu artış da global diyabet sorununa katkıda bulunmaktadır.
Du¨nya çapında diyabet nedeniyle 2013 yılında 548 milyar ABD Doları harcama yapılacağı ve bu tutarın toplam sağlık harcamalarının %11’ine denk geleceği öngöru¨lmektedir. Tu¨rkiye 1990’lı yıllardaki liberal ekonomiye geçisinden bu yana tutarlı bir şekilde ekonomik olarak bu¨yu¨mektedir. Bu bu¨yu¨me göreceli olarak kısa su¨rede önemli yaşam tarzı değişikliklerini de beraberinde getirmiştir. Bu değişiklikler sadece diyabet değil diğer bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar açısından da önemli bir risk oluşturmaktadır.
Hem yakın zamanda toplumsal ölçekte yapılan TURDEP-II Çalışması’nın sonuçları hem de IDF tarafından tahmin edilen diyabet prevalansı verileri Tu¨rkiye’de 20-79 yaş aralığında yaklaşık 7.5 milyon diyabet hastası olduğunu ve bu rakamın toplam yetişkin nu¨fusun yaklaşık %15’ine denk geldiğini göstermektedir. Bu istatistikler Körfez u¨lkelerine benzer bir eğilim içine girdiğimizi göstermekte ve bölgemiz du¨nyada diyabet prevalansının en yu¨ksek olduğu bölge haline gelmiştir.
Avrupa u¨lkelerindekine benzer şekilde Tu¨rkiye de giderek artan yaşlı nu¨fusun etkilerini yaşamaya başlamıştır. İnsanlar yaşlandıkça diyabet olasılıkları da artmaktadır. Her ne kadar Tu¨rkiye’nin genel demografik profili henu¨z genç bir nu¨fus yapısı gösterse de, gelişen sağlık hizmetlerinin ve tedaviye erişimin de artmasıyla yaşam uzamakta ve yaşlı nu¨fusumuzun 2015 yılı itibariyle mevcut durumun iki katına çıkması beklenmektedir.
Tu¨rkiye sağlık sisteminde 2003 yılından bu yana Sağlıkta Dönu¨şu¨m Programı adı altında geniş kapsamlı ve etkileyici bir reform su¨reci gerçekleştirilmektedir. Sağlıkta Dönu¨şu¨m Programı sağlık sigortası kapsamını hızlı bir şekilde artırmış ve tu¨m vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimini gu¨vence altına almıştır. Ancak diyabet tedavisi ve bakım hizmetleri ile ilgili maliyetler de artmaktadır. Maliyetler, özellikle insan kaynağı bakımından mevcut durumu zorlamaktadır. Dolayısıyla sağlık sisteminin su¨rdu¨ru¨lebilirliği sağlamak adına, öncelikli olarak diyabetin önlenmesini hedefleyen çeşitli insiyatifler alınması ve değiştirilebilecek risk faktörlerinin ele alınması birincil hedef olmalıdır. Bu açıdan gerekli planlamalar ve stratejiler saptanmalıdır. Kısacası, zaman harekete geçme zamanıdır.
The International Diabetes Federation (IDF) estimates that 382 million adults worldwide have diabetes. The incidence of diabetes has already escalated to epidemic proportions and by 2035, the figure is expected to reach 592 million. Ageing populations, urbanization and changing lifestyles are rapidly accelerating the diabetes epidemic along with other chronic diseases. Diabetes is increasingly impacting individuals, families and society as the disease affects more-and-more people.
Diabetes is a huge and growing challenge globally. Of the world population 8.4% of adults - 382 million people – are diagnosed with diabetes. By 2035 this figure is expected to grow to 592 million people1. Rapid lifestyle change due to urbanization, among other factors, is leading to increased numbers of people who are overweight and obese - significantly fueling the global diabetes burden.
Diabetes is estimated to have cost USD 548 billion in health spending in 2013, 11% of the total spent on health worldwide. Turkey has managed consistently strong GDP growth since trade liberalization in the 1990s. This growth has resulted in a change of lifestyle within a relatively short period of time, putting people at risk not only for diabetes, but also for other non-communicable diseases.
Both recent TURDEP-II study and the most recent estimates by IDF on the prevalence of diabetes in Turkey indicate that there are 7,5 million people between the ages of 20 to 79 years with the condition, equaling almost 15% of the adult population. These figures are similar to those from studies on populations in the Gulf States, a region recognized as having the highest comparative prevalence globally.
Like European counterparts, authorities in Turkey are grappling with the implications of a growing elderly population. As people age, their likelihood of developing diabetes increases. Although the general demographic profile in Turkey is young, people are living for longer and the aged population is expected to double by 2025. This is due, in part, to development, improvement in healthcare services and increased access to treatment. Diabetes is a progressive chronic disease that can cause serious complications such as cardiovascular disease, neuropathy and retinopathy – all costly complications to treat. Lifestyle intervention and early and effective treatment can significantly reduce the rate of complications and increase quality of life.
Since 2003, Turkey’s healthcare system has been undergoing a far-reaching reform process known as the Health Transformation Program. The program has rapidly increased health insurance coverage and ensured access to healthcare services to all citizens. However, costs associated with treatment and care of diabetes continue to put strain on a system already overstretched in terms of human resources. Therefore, addressing the modifiable risk factors through initiatives aimed at primary prevention is imperative if the healthcare system is to be sustainable and achieve healthcare provision for all. The political pathway, along with the plans and strategies, has been set - now it is time to drive action.