Amaç: Rekürren aftöz stomatit (RAS), oral mukozanın en yaygın ülseratif hastalıklardan biridir. Herpes Simpleks Virus (HSV) RAS’in etkeni olarak gösterilmiş, ancak etiyolojisindeki rolü kesin olarak kanıtlanamamıştır. Bu çalışmada, HSV ve Chlamydia trachomatis’in RAS’in etiyolojisindeki rolünün belirlenmesi ilk kez amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya RAS’lı 25 hasta dâhil edilmiştir. Hastalardan alınan biyopsi örneklerinde HSV Hücre kültürü, Direkt Fluoresan Antikor (DFA) yöntemiyle, C. trachomatis ise biyopsi örneklerinde Hücre Kültürü, DFA ve kan örneklerinde ise ELISA yöntemleri ile araştırılmıştır. Bulgular: Hiçbir hastanın hücre kültürü ve DFA testi sonuçlarında HSV-1 ve HSV-2 pozitifliğine rastlanmamıştır. C. trachomatis için 25 hastanın örnekleriyle yapılan hücre kültürü ilk pasaj sonunda, üç hastada (%12) kuşkulu/ olası pozitiflik, DFA testleri sonucunda ise 16 hastada (%64) pozitiflik saptanmıştır. C. trachomatis’e ait serolojik test sonuçları incelendiğinde altı hastada yalnızca IgM (%24), altı hastada yalnızca IgG (%24), iki hastada ise IgG ve IgM (%8) antikorları birlikte pozitif bulunmuştur. Sonuç: Çalışmamızda yer alan hastalarda HSV’nun izole edilmemesinin yanı sıra DFA testi ile de saptanmamış olması, bu etkenin RAS etiyolojisinde rol oynamadığını düşündürebilir. C. trachomatis test sonuçlarından elde edilen pozitiflik RAS ile C. trachomatis’i ilişkilendirmede dikkat çekici olabilir. Bu nedenle, RAS’lerde C. trachomatis’in rolünün başka çalışmalar ile desteklenerek araştırılması gerekir.
Objective: Recurrent aphthous stomatitis(RAS) is one of the most common ulcerative diseases of the oral mucosa.Herpes Simplex Virus(HSV) has been shown as the causative agent of RAS but its role in its etiology has not been definitively proven. This study was primarily aimed to determine the role of HSV and Chlamydia trachomatis in the etiology of RAS. Methods: 25 patients with RAS were included in the study. In biopsy samples taken from the patients, HSV was investigated by cell culture and DFA method, and C. trachomatis was investigated by Cell Culture,DFA methods in biopsy samples and ELISA methods in blood samples. Results: HSV-1 and HSV-2 positivity were not found in cell culture and DFA test results. At the end of the first passage of cell culture for C.trachomatis with samples from 25 patients, suspectious/possible positivity was found in three patients(12%),and positivity was found in 16 patients (64%) as a result of DFA tests. When the serological test results of C.trachomatis were examined, only IgM(24%) antibodies were found in six patients, only IgG(24%) in six patients, and IgG and IgM antibodies together in two patients (8%). Conclusion: In addition to the fact that HSV was not isolated in the patients in our study, it was not detected by DFA test, which may suggest that this factor does not play a role in the etiology of RAS. The positivity obtained from the C. trachomatis test results may be remarkable in associating RAS with C. trachomatis. Therefore, the role of C. trachomatis in RAS should be investigated by supporting it with other future studies.