Felsefe ve İslami İlimler, Süleyman Taşkın, Editör, Paradigma Akademi Yayınları, Çanakkale, ss.91-116, 2022
Eğitilebilir bir varlık olarak insan, tarih boyunca epistemolojinin kendisine sağladığı imkânlarla, hem ontik hem de epistemik olarak bu âlemde kendine önemli bir yer edinmiştir. Edindiği bu yer onu kültür dünyasında bir özne olmasını, inanç dünyasında bir kul olmasını, varlık dünyasında ise bir ben olmasına yardım etmiştir. Eğitim insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli bilinçli faaliyettir. Felsefe ise düşünen bir varlık olan insanın bilinçliliğin en ayırıcı noktasıdır. Eğitim ve felsefe insan olmaklık durumunun vazgeçilmez ikilisidir. Özgür bir ben olarak toplumda ve tarihte kendine yer açan insan bu iki unsurun bir arada etkin olduğu alanlarda, daha anlamlı medeniyetler inşa etmiştir. Bu iki unsurun en önemli faaliyeti ise aynı zamanda inanan bir varlık olan insanın, inancına dair bilgi ve düşünceyi inşa ve ikrar etmesinde ona yardımcı olmasıdır. İnanan bireyin sağlıklı epistemik gelişimi, Yaratıcının ona bahşettiği hikmet ile donatılarak yapılan dini eğitimle bütünleştiğinde birey daha özgür ve bilinçli olacaktır. İnanç, eğitim ve düşünme kavramlarının insanın varoluşuyla doğrudan ilgili kavramlar olduğu düşünülmekte, ayrıca bunların birbirini tamamlayan unsurlar olduğu kabul edilmektedir. Bu araştırmada bu düşünceden hareketle toplumun inşasında yadsınamaz bir rolü olan din adamlarının yetişmesinde din ve felsefe eğitiminin birlikte homojen şekilde verilmesinin önemi üzerinden temellendirilmiştir. Konu İlahiyat örneği üzerinden ele alınmıştır. Çünkü bir birey ve eğitici olarak İlahiyatçı, sadece öğretmen ve din görevlisi olmanın ötesinde her zaman toplumun ilgi odağı durumundadır. Onun davranışları, ortaya koyduğu fikirler ve öğretme eylemlerindeki yöntemleri, sadece kendi eylemleri olmaktan öte, toplumu inşa eden ve ayakta tutan bir zihniyetin tezahürü olarak görülmektedir. Bu nedenle medeni bir toplum ve geleceği kuşatacak irfani bir ortamın en önemli unsurunun, iyi bir eğitim ve onu destekleyen doğru bir düşünme/felsefi bakışla kuşanmış bir ilahiyatçı nosyonu olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle ortak bir tasavvurun en önemli unsurunun ortak değerlerin ve anlamların aktarılmasını içeren dini ve fikri değerlerin eğitiminden geçtiği göz önünde bulundurulduğunda, İlahiyat örnekliği üzerinden yapılan bu çalışmanın önemli olduğu düşünülmektedir.