V. İslam Hukuku Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 25 - 27 Ekim 2019, ss.15-16
Toplumsal hayatta bir alışveriş işleminden bahsedildiğinde akıllara ilk olarak bir
eşyanın para ile alım-satımı gelmektedir. Zihinlerde canlanan bu işlemin en yaygın işlem
çeşidi olması bu anlayışa mesnet teşkil etmektedir. Alım satım işlemlerinde ilk elden akla
gelen paranın mahiyeti, değeri, değişimi tarihi süreçte çokça değişmiş ve hala değişmektedir.
Bu değişim pek çok çalışmaya yine birçok farklı açıdan konu olmuştur. Çalışmada bizim
değineceğimiz kısım ise paranın ayni değerinden bahsedildiği dönemlerde paraların adet
olarak değişimidir. Bu değişim, mezheplerce kabul edilmiş olan "altın ve gümüş paraların
veznen mübadele edilmesi" temel kabulünden "adet olarak mübadele" edilebilmesi
kabulüne geçişi ifade etmektedir. Hanefi mezhebinde altı eşya hadisi dolayısıyla altın ve
gümüş vezni olarak ribevî mal kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme, faiz
yasağının gelişinden itibaren değişime uğramaksızın asırlarca devam etmiştir. Muhtasar,
metin, şerh, haşiye, risale gibi pek çok yazın türünde bu genel kabul aktarılmaktadır. Nas ile
belirlenen ribevî malların (altın, gümüş, tuz, hurma, arpa, buğday) veznî-keylî olması
noktasında yine nasta bir belirleme varsa bu hükmün ebedi olarak aynı şekilde (vezni ise
veznî, keylî ise keylî olarak) kalacağı mezhepte kabul edilen görüştür. Çünkü eşitliğin ancak
nasta belirlenen şekilde sağlanacağı düşünülmekteydi. Yine zikri geçen bu yazınlarda Kanuni
Sultan Süleyman dönemi müelliflerinden Sâʿdi Çelebi (ö. 945/1539) ile genel kabulde bir
farklılaşma olduğu fark edilmiştir. Bu farklılaşmanın dinar-dirhem paraların vezni olmaktan
çıkıp adedi sayılması yönünde olduğu söylenebilir.