Çağdaş Yerel Yönetimler, cilt.31, sa.4, ss.67-84, 2022 (Hakemli Dergi)
Geleneksel kültürel coğrafya ve klasik toponomide yer/mekân ve sokak adları,
işlevsel-pratik işaretler olarak ele alınmıştır. Burada yer, sorunsuz bir coğrafi kavram
olarak görülürken yer adları coğrafi, doğal, yerel-bölgesel, kültürel izleri yansıtan pasif
ya da nötr işaretler olarak kabul edilmiştir. Adlandırma, asıl olarak yön belirtme, bir
yerin coğrafi özelliğini gösterme, mekânı haritalandırma gibi işlevlere dayandırılmıştır.
18. yüzyıldan itibaren uluslaşma-ulus kimlik inşası, köklü rejim değişiklikleri,
bağımsızlığın kazanılması, hegemonya tesisi gibi dayanaklarla anma amaçlı sembolikpolitik adlandırma yaygınlaşır. Sonraki iki yüz yılda iktidarlar, hegemonik yapılarını
somutlaştırmak üzere, bir yandan istenmeyen geçmişi unutturma bir yandan seçilen
tarihi figür ya da olayları hatırlatma aracı olarak yer ve sokak adlarını da kültürel
politikanın bir aracı haline getirecektir. Bu, özellikle kent meydanlarında, sokak-cadde
adlarında ve diğer kent içi yollarda, kentsel mekânlarda göze çarpar. Öncesinde sıradan
coğrafi yönlendirme işlevi gören yerel-geleneksel sokak adları yerine tarihi olaylar ve
şahsiyetleri, seçilmiş sembolik figürleri öne çıkaran, anma amaçlı-politik adlandırma,
Azaryahu’nun tespitiyle modern zamanlara özgüdür. Adlandırmanın bu anma-unutturma
dinamiği, eleştirel toponimi ve eleştirel coğrafyada “yerin kültürel üretiminin ve
adlandırma pratiğinin politik analizi” çerçevesinde tartışılmıştır. Modern Türkiye
tarihinde sokak adlandırmasının seyri de ilk yerel yönetim deneyimlerinden itibaren
pratik işlevden politikleşmeye doğrudur. Bu çalışma, Türkiye’de adlandırmanın kültürel
politiğini, erken Cumhuriyet döneminde yer-sokak adlarına yönelik ilk kapsamlı
düzenleme ve müdahalelerin ürünü olan Osman Nuri Ergin’in İstanbul Şehri Rehberi
üzerinden ele alıyor. Dönemin önde gelen belediye bürokratlarından Ergin yönetiminde
yürütülen çalışmalar neticesi sadece İstanbul’da 10 bin civarında sokağın 6 bin küsuru
yeniden adlandırılmıştır. Tekrar, gülünç ve müstehcen adları değiştirmenin yanı sıra bu
kapsamlı müdahale temelde ‘millileştirme’ amacına dayanmıştır. Bütün bu çalışmaların
toplandığı İstanbul Şehri Rehberi, İstanbul’da bir yanıyla kent mekânı ve hafızasına
dönük kapsamlı bir kayıt, öte yandan mekânsal ve toplumsal hafızada bir tahribat ve
kayıp belgesi niteliğindedir.