XII. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı , Bucuresti, Romania, 25 - 28 September 2017, pp.32-39
The color names are
concrete / abstract expressions that symbolize many material and
spiritual values beyond our chance using which we can regularly follow in all historical and contemporary periods of Turkish language. The fact that colors are used as qualifiers of many animals, plants, organs and natural beings and often take part in sentence as adjective clause makes conceptual field even more concrete. In addition to forming many adjective elements in the foundation of adjective clause, they also have the character of being an independent entity become stereotyped with the name elements they use together.
In the
Turkish culture, colors are used as a special name in the historical process,
such as direction, settlement and state, marks the horses carry (spot) at the
same time they are used as the color of animals and horse coat colors -their
feather’s color-. The color names in Irk
Bitig -which was presumedly written IXth century with the Turkish-Runic
writing system on paper and reached complete modern day- also became active as a
qualifier of several elements belonging to nature, mainly animal species. Irk Bitig is an ırk book which was
consist of 65 ırk and hatime. The work was first analyzed and translated by V.
Thomsen (1912).
In this paper, color names in Irk Bitig which goodness and evil values
are expressed in a poetic expression will be examined both in form, function
and meaning. In paper, the text of Irk
Bitig was based on which was published by Hüseyin Namık Orkun in the second
book of Old Turkish Inscriptions
(1938). The fourteen different colors will be explained: which have name or
adjectives (tıg at, kara kuş, yaşıl kaya,…),
what kind of functions they take place in the sentence, usage frequencies in
the work (kara, altun, ak,…) and the ones that have fallen (ürüij, yazıg, boymul,…). The
contributions of color names to vocabulary of historical and contemporary
Turkish dialects will be revealed.
Renk adları, Türk dilinin tarihî ve
çağdaş bütün dönemlerinde düzenli olarak takip edebildiğimiz, tesadüfî
kullanımlarının ötesinde pek çok maddî ve manevî değeri sembolize eden somut/soyut
ifadelerdir. Renklerin birçok hayvan, bitki, organ ile tabiat varlığının
niteleyicisi olarak kullanılıp cümlede sıklıkla sıfat öbeği şeklinde yer
alması, kavram alanlarını daha da somut bir hâle getirmektedir. Sıfat
tamlamalarının kuruluşunda pek çok adın sıfat unsurunu oluşturmalarının yanı
sıra birlikte kullanıldıkları isim unsuru ile kalıplaşarak müstakil bir varlığa
ad olma vasfına da sahiptirler.
Türk kültüründe renkler, tarihî süreç
içerisinde bir yandan yön, yerleşim yeri gibi kavramlar ile devlet olgusuna ve
atların taşıdıkları nişanelere/nişanlara (beneklere, lekelere) özel ad olurken
bir yandan da çoğunlukla atların donu yani tüylerinin rengi ile hayvanların
rengi olarak kullanılmışlardır. Türk-Runik yazı sistemi ile tahminen IX. yüzyılda
kâğıda yazılıp günümüze kadar eksiksiz olarak ulaşabilmiş Eski Uygur Türkçesi
dönemi (IX-XI. yy.) eserlerinden Irk
Bitig’de de renk adları, başta hayvan türleri olmak üzere doğaya ait birkaç
unsurun da niteleyicisi olarak işlerlik kazanmıştır. Irk Bitig, 65 ırk ve yazılış tarihi, yeri ve kimin için
yazıldığının zikredildiği bir hatimeden meydana gelen fal kitabıdır. Eser, ilk
olarak V. Thomsen (1912) tarafından incelenmiş ve tercüme edilmiştir.
Bu bildiride, iyilik ve kötülük
değerlerinin şiirsel bir anlatımla ifade edildiği Irk Bitig’de renk adlarının hem şekil ve fonksiyon hem de anlam
incelemesi yapılacaktır. Bildiride Hüseyin Namık Orkun tarafından Eski Türk Yazıtları (1938) adlı
kitabının ikinci cildinde yayımlanan Irk
Bitig metni esas alınmıştır. Eserde tespit edilen on dört farklı rengin
hangi varlıklara ad veya sıfat olduğu (tıg
at, kara kuş, yaşıl kaya,…), cümle içerisinde ne tür fonksiyonlarda yer
aldığı, eserdeki kullanım sıklık dereceleri (kara, altun, ak,…) ile günümüzde kullanımdan düşmüş olanları (ürüng, yazıg, boymul,…)
izah edilecek ve renk adlarının tarihî ve çağdaş Türk lehçelerinin söz
varlığına sağladığı katkılar ortaya konulacaktır.