Dörtmevsim Kitap, İstanbul, 2020
17. yüzyılın ilk yarısı Osmanlı devri tasavvuf
ekolleri açısından canlı ve oldukça hareketli bir dönemdir. Bu dönemde çeşitli
tasavvuf ekollerini temsil eden tarikatlar ortak bir ayin musikîsi
oluşturmuşlardı. Bu musikînin tekke boyutundaki temsilciliğini dönemin
mutasavvıf kişilikleri yapmaktaydı. Bu döneme canlılık katan önemli mutasavvıf
şahsiyetler arasında, Aziz Mahmud Hüdâyî, İsmail Rumî, Abdülmecid Sivâsî, Şeyh Ramazan
Mahfî, İsmâil-i Ankaravî, Karabâş-ı Velî gibi önemli isimler yer almaktadır.
Aynı dönemde dikkat çeken önemli bir husus ise tasavvuf ehline karşı düşmanca
tavır takınan bir vâizler gurubunun ortaya çıkmış olmasıdır. Döneme damgasını
vuran “Kadızâdeliler” denilen bu gurubun ve diğer bazı fıkıhçıların aleyhte
faaliyetleri, Halvetî, Kâdirî ve özellikle Mevlevî tekkelerini zor durumda
bırakmıştır. Bütün bu hararetli tartışmaların odak noktasında kıyamî ve devrânî
tarikat mensuplarının icra ettiği ayin musikîsi yer almaktadır. Bu kavganın
temelini ise musikînin dinî açıdan meşruiyyeti tartışmaları oluşturmaktadır.
Musikî aleyhinde olanların gündemde tuttuğu bu tartışmalar sözlü sataşmalarla
başlamış yazılı metinlere dökülmüş ve nihayetinde fiilî müdahale noktasına
kadar ilerlemiştir. O tarihlerde kaleme alınan yazılı metinler de dahil olmak
üzere musikînin dinî hükmünü ortaya koymak amacıyla günümüze kadar yüzlerce
eser yazılmıştır. Bu eserlerin tarafsız ve aşırılıktan uzak bir anlayışla
incelenmesi, musikînin dinî hükmünün yeniden değerlendirilmesi, günümüz için
ifade ettiği misyonun ortaya konulması, musikîden gerçek anlamda
yararlanılabilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmanın Halvetîlik
örneği çerçevesinde; İslam tasavvuf düşüncesinin ekolleri olan tarikatların
İslam Kültür ve Medeniyeti’nin oluşumuna katkılarını, İslam güzel sanatları ve
edebiyatına kazandırdıklarını, en önemlisi İslam kaynaklı dinî musikî sanatının
oluşumundaki vizyonunu ve misyonunu anlamaya vesile olması temennisiyle.