Atatürk ve Kitle İletişimi, Nil Çokluk, Editör, Der Yayınları, İstanbul, ss.83-126, 2021
Türk medya tarihinin arşiv bakımından en talihsiz
mecrası radyodur. Türk radyo tarihi konusunda akademik çalışma yapmak ancak anı
aktarımlarının veya basın arşivlerinin taranmasıyla mümkün olmaktadır. Neyse ki
bu konuda Türkiye’de radyoculuğun başlamasında emeği geçen insanlar İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra yavaş yavaş gazete ve dergilere söyleşiler vermeye,
anılarını aktarmaya başlamışlardır. Dolayısıyla radyonun en büyük destekçisi
kitle iletişim araçlarının atası olan gazete arşivleridir. Tüm bunların yanı
sıra Türk radyo tarihi çalışmalarının yegâne kaynaklarından birisi de dönemin
radyo temalı dergileridir. Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi (TTTAŞ) döneminde
Telsiz Dergisi ve PTT dönemindeki Radyo Dergisi Türk radyo tarihine ışık tutmak
bakımından oldukça önemlidirler. Türkiye’de radyo yayıncılığı başladığı dönemde
kayıt teknolojisinin var olmaması ve maalesef bu teknoloji var olduktan sonra
da arşivcilik geleneğinin çok geç gelişmiş olması nedeniyle, onca yıllık radyo
yayınları uzay boşluğunda kaybolmuştur. Tüm bunlara ek olarak, radyoda yaptıkları
programların yazılı metinlerini saklayarak daha sonra onları kitap haline
getiren, Hazım Atıf Kuyucak (İktisat Saati Konuşmaları) ve Galip Ataç (Radyoda
Evin Saati) gibi isimlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Zira bu
yayınlar da TTTAŞ döneminden sonradır.
1926’da başlayan ve 1936’da sözleşmesi gereği son
bulan TTTAŞ dönemi şüphesiz Türk radyo tarihinin en gizemli ve en engebeli
dönemidir. Bu dönem tarih aralığından da anlaşılacağı gibi radyonun Atatürk’lü
dönemidir. Türk medya tarihine kurduğu
İrade-i Milliye, Hakimiyet-i Milliye ve Anadolu Ajansı ile damgasını vuran
Atatürk,
radyo konusunu da es geçmemiştir. Çeşitli kaynaklarda Türkiye’de radyo
yayıncılığının, Fransız/Türk ortaklı bir şirket tarafından başlatıldığı algısı hâkim
olsa da durum bundan çok farklıdır. Bu çalışmanın temel amaçlarından birincisi ilk Türk radyo işletmesinin
tamamen milli olduğunu ortaya koymaktır. Çalışmadaki bir diğer amaç ilk radyo
işletmesini üstlenen TTTAŞ’ın mali yapısı ve yayın politikası üzerinde
Atatürk’ün ağırlığını göstermektir. Zira bu şirketin %40’ı Atatürk’ün ilk
sermayesinin 4’te birini cebinden vererek kurdurduğu İş Bankası’na, %30’u Atatürk’ün bizzat kurduğu
Anadolu Ajansı’na, geri kalanı
da Atatürk’ün yakın çevresine aittir. Dönemin iktisat politikaları gereği TTTAŞ
her ne kadar özel bir şirket görünümünde olsa da, görünen tablo bunun Atatürk’ün
radyosu olduğudur. Çalışmanın amaçlarından bir diğeri ise Atatürk’ün radyo alıcısıyla
olan ilişkisini tespit etmektir. Bu noktada Atatürk radyo dinler miydi? Radyo
onun hayatında ne kadar önemli bir yer işgal etmekteydi? Radyo’yu bir eğlence
aracı mı yoksa bir propaganda aracı olarak mı görürdü? gibi sorulara cevap
verecek bir çalışma yapılmaya gayret edilmiştir.
Bu çalışmada yukarıda da söz edildiği gibi sosyal
bilimlerin en temel yöntemlerinden olan kaynak taraması yöntemi kullanılmıştır.
Burada veri toplama tekniği olarak belge incelemesi yapılmış ve yazılı
belgelerden; kitaplar, dergiler, gazeteler, otobiyografiler, anılar, kurumsal
kayıtlar, devlet arşivleri incelenmiştir. Çalışma Türkiye’de radyo
yayıncılığının teknik altyapısını oluşturan telsiz telgrafın tarihçesi ile
başlayıp Atatürk’ün vefatı ile sonlanmaktadır. Çalışmada ifade bütünlüğü
sağlamak amacıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk
sadece ‘Atatürk’ olarak anılmıştır. Çalışmanın hipotezi ise Atatürk’ün 2. Dünya
Savaşı’nın ilk sinyallerinin gelmeye başladığı 1932 yılına kadar radyoyu
propagandadan uzak tuttuğu ancak dünya radyolarının propaganda bombardımanı
karşısında radyoyu tamamen kamusallaştırarak ona deyim yerinde ise
mütekabiliyet gücü kazandırdığıdır. Çalışmanın sonuç bölümünde ise temel
amaçlar doğrultusunda bir analiz yapılmış, bu analizle birlikte hipotezin ne
ölçüde doğrulandığına ilişkin çıkarımlar elde etmeye çalışılmıştır.