Adalet Dergisi , sa.73, ss.481-507, 2024 (Hakemli Dergi)
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 17. maddesinde icareteynli ve mukataalı vakıf taşınmazların mahlûl olmaları durumunda vakıflarına dönecekleri açıkça öngörülmüş iken, bazı yargı kararlarında vakfın türü ve niteliği hususu göz önünde bulundurulmadan, her türlü vakıf taşınmazın vakfa döneceği yönünde hüküm kurulmaktadır. Oysa taşınmazın vakıf ile ayna müteallik bir ilişkisinin bulunmadığı, ayn mülkiyetinin vakıfta değil de devlette olduğu mîrî arazinin aşar ve rüsumunun vakfedildiği gayrisahih vakıflarda, mutasarrıf veya maliklerinin mirasçı bırakmadan ölmeleri ya da gaiplikleri gibi durumlarda, taşınmazın vakfa dönmesi değil, Hazineye intikali söz konusu olmalıdır. İşte bu makalede, eski vakıflara ilişkin mahlûliyet meseleleri açısından vakfın türü ve niteliğinin önemi hususu merkeze alınarak mîrî arazinin aşar ve rüsumunun vakfedildiği gayrisahih vakıflar açısından 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 17. maddesinin uygulanmasına ilişkin bazı sorunlar, tarihsel arka plan da gözetilerek ele alınacaktır. Uygulamadaki sorunun temel sebepleri ortaya konularak olması gerekene dair bir değerlendirme yapılacaktır. Böylelikle eski vakıf hukukuna ilişkin uygulamanın iyileştirilmesine katkı sağlanması umulmaktadır.