HİCRÎ İKİNCİ ASRIN İSLÂMÎ İLİMLERİN OLUŞUMU ve ŞEKİLLENMESİNDEKİ YERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU, İstanbul, Türkiye, 22 - 23 Ekim 2021, ss.43-45
Bu çalışmada hicrî ikinci asra panoramik bir yaklaşım sergilenecektir. Bunun için hicrî 100, milâdî 718
yılı başlangıç, hicrî 199, milâdî 815 yılı da bitiş olarak alınacaktır. Hicrî ikinci asır, bu çalışmada
bilhassa İslam coğrafyası açısından işlenecek, ancak komşu coğrafyalarda yaşananlar da nazara
alınacaktır. Dünyada büyük yankı uyandıran uzak coğrafyalarda meydana gelmiş hâdiseler de göz
önünde bulundurulacaktır. Hicrî ikinci asır, Emevî yönetiminin son bulup Abbasî hilâfetinin başladığı
asırdır. Hicrî birinci asrın sonlarına doğru Atlas/Atlantik Okyanusundan Çin Seddine, Kafkaslardan
Hindistan içlerine, Afrika’nın orta kesimlerine kadarki büyük coğrafyalarda yayılmış olan İslam
fütûhâtı, bu asırda daha da genişleyerek hâkimiyetini sağlamlaştırmış, âdeta söz konusu bölgelerde
kök salmıştır. Ayrıca bugünkü İspanya, Fransa içlerine kadar Endülüs İslam Devleti olarak
Müslümanların hâkimiyetine girmiştir. Özellikle Türklerin, Müslümanların yanında yer aldığı ve bu
sayede de İslam ordusunun, Çin ordusunu hezimete uğrattığı Talas Savaşı da bu asırda cereyan
etmiştir. Bu savaş, başka yönleri yanında Türklerin İslamiyet’e girmelerine başlangıç teşkil etmesi
açısından da son derece mühimdir. Bu asır, daha önce ortaya çıkmış bazı itikâdî mezheplerin
sistemleştiği, bunun yanında başta Mutezile olmak üzere pek çok yeni itikâdî mezhebin zuhur ettiği
bir asırdır. Hanefî Mezhebi başta olmak üzere amelî mezheplerin büyük kısmı, hatta oluşmaya
başlama dönemlerini esas alırsak hepsi bu asırda vücûd bulmuştur. Başta Hadis ve Tefsir olmak
üzere muhtelif ilimlerde tedvin ve tasnif bu dönemde başlamıştır. İslâmî ilimlerde ilk müstakil ve
kapsamlı kitaplar bu asırda yazılmaya başlanmıştır. İslam Fıkhı bu asırda sistematiğini tamamlamış ve
yepyeni bir hukuk düzeni olarak dünya hukuk tarihinde yerini almıştır. Bu asır aynı zamanda
sahabenin dizinin dibinde yetişmiş olan tâbiûn halkasının bittiği, bunların yerine onların öğrencileri
olan tebe-i tâbiîn dediğimiz neslin etkin olmaya başladığı bir asırdır. Hasanu’l-Basrî, İmam Âsım, İbn
Şihab ez-Zührî, Ebû Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, Mukatil b. Süleyman, İbn İshâk, Süfyân es-Sevrî,
İbrahim Edhem, Râbiatu’l-Adeviyye, Halil b. Ahmed, Sîbeveyh gibi farklı ilim alanlarına mensup
âlimler, bu yüzyıla damga vurmuş, İmam Şafii hariç diğerleri bu asırda vefat etmiş önemli âlimlerden
bazılarıdır. Hicrî ikinci asırda İslâmiyet giderek güçlenip yayılıyorken, Hristiyanlık gittikçe
zayıflamıştır. Hristiyanlığın kalesi olan Bizans, Müslümanlar tarafından bu asırda muhasara
edilebilmiştir. Roma ise İslam tehdidini hep yanı başında hissetmiştir. Yahudilik etkin bir din
olmaktan çıkmış, Yahudiler, Müslümanların hâkimiyeti altına girmişlerdir. Daha önceki asırlarda var
olagelmiş daha başka birçok yerel din ve mezhep de İslam’ın hâkimiyetiyle ya yok olup gitmiş veya
zayıflayarak hükmünü yitirmiştir. Bu asırda bazı Emevî ve Abbasî halifeleri israf ve sefahat içinde
yaşarken, halka zulüm ve baskı uygularken, Emevilerden Ömer b. Abdulaziz ve Abbasilerden Harun
Reşid, Müslümanlara parlak birer dönem yaşatmışlardır. Eğitim bu asırdan itibaren sistemli bir hâl
almaya başlamış, başta Bağdat olmak üzere yeni şehirler, şehirlerde ihtişamlı binalar inşa edilmeye
başlanmıştır. Şehirler pek çok yönden eskiye nazaran daha yaşanır, medeniyetin imkânlarından daha
çok istifade edilir hâle getirilmiştir. Müslümanlar bu asırda yabancı kültür ve medeniyetlerle daha
43
fazla yüzyüze gelmiş, bunlara ait eserleri bu asırda Arapçaya tercüme etmeye başlamışlardır. İşte
bütün bunlar ve hicrî ikinci asırda olup biten daha başka hususlar bu çalışmada kuş bakışıyla
gözlemlenecek; bu yaklaşım ve bakış açısıyla gözlemlenenler üzerinden asrın siyasî, ilmî, içtimâî,
iktisâdî yapısı analiz edilecek, adeta kabataslak bir haritası çıkarılacaktır.