Eski Uygur Türkçesi Metinleri Üzerinden Budizm ve Maniheizm’in Savaşa Bakışı


ZENGİN A., YAMAN Ü.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERGİSİ, cilt.58, sa.1, ss.175-217, 2018 (Hakemli Dergi)

Özet

Türkler, tarihte ortaya çıktıkları ilk zamandan bugüne kadar farklı dinî inançları benimsemişlerdir. Buna bağlı olarak bulundukları bölgelerde çeşitli kültür daireleri de meydana getirmişlerdir. Göktürk Devleti’nin ortadan kalkmasından sonra Türk İmparatorluğu’nun yeni varisleri olan Uygurlar arasında Gök-Tanrı inancı zayıflamaya başlamış, Maniheizm ve Budizm yaygınlaşmıştır. Uygurlar henüz Ötüken bölgesinde iken Mani dini ile tanışmış, Ötüken Uygur Devleti Kağanı Bögü Kağan bu dini resmen devlet dini olarak kabul etmiştir. Uygur halkı da Koço ve Turfan bölgelerine göç etmelerinin ardından Maniheist inancın zayıflamaya başlamasıyla gittikçe Budizm’i benimsemişlerdir. Uygurların yerleşik hayata geçerek kentler ve ibadethaneler inşa etmeleri, Maniheizm ve Budizm’in kültür yapılarına intibak sağlamaları sonucu söz konusu dinlerin inanç esaslarını yeni mensuplarına tanıtmak ve öğretmek için büyük bir tercüme faaliyetine girişilmiştir. Özellikle Çinçe, Tibetçe, Toharca, Soğdça ve Sanskrit dilinden Eski Uygurcaya tercüme yoluyla birçok eser kazandırılmıştır. Uygurca olarak yazılmış metinlerin büyük bir kısmı Turfan, Koço, Hami şehirleri ile Kansu şehrinde bulunan Tun-huang mağaralarında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılmıştır. Hem Maniheizmin hem de Budizm’in bir milletin belki de kaderini belirleyen en önemli prensiplerinden biri “can alma” dolayısıyla “savaşma” eylemine tamamen karşı olmalarıdır. Bu eylemin son derece kötü olduğuna ve büyük cezalar gerektirdiğine metinlerde sıkça yer verilmektedir. Çalışmamızda öncelikle Eski Uygurların kurdukları devletler hakkında kısaca bilgi verilecek, ardından Budizm ve Maniheizm’in temel felsefesi izah edilerek Uygurlar’ın bu inanç sistemleriyle ne şekilde tanıştıkları üzerinde durulacaktır. Daha sonra Uygurlar dönemine ait Budizm ve Maniheizm’in esaslarını konu alan eserlerde “savaş”ın ne şekilde yer aldığı, savaş ve savaşçılardan, ayrıca “öldürmek” fiilinden nasıl bahsedildiği ortaya konulacaktır. Bunu yaparken belirlenen eserlerden alınan örnek metinlere yer verilecektir.

Turkish people have adopted many different religions from the era this tribe had known  until now. Consequently, they cultivated many cultural environments. After the collapse of the Kokturk Empire, the belief of Kok-Tanrı started to weaken between the Uyghurs, who were the new inheritors of the Turkish Empire, and Manichaeism and Buddhism spread across the region. The Uyghurs discovered Buddhism while they were in the Otuken region. The kagan of Uyghur State in Otuken accepted Buddhism as a state religion. After the migration to Khocho and Turfan, the belief in Manichaeism got weaker, and the Uyghur people adopted Buddhism.

 

                As a result of beginning to settle life and construct towns and temples, the people adapted to the cultural structure of Manichaeism and Buddhism. A major translation activity began to teach the new members the rules of these religions. Many works had been translated into Old Uyghur Turkish from Chinese, Tibetan, Toharian, Sogdian, and Sanskrit. These works written in Old Uyghur Turkish were found İn Turfan, Khocho, Hami, and Tun-Huang cave-Kansu.

 

                Both Manichaeism and Buddhism have the same principle of not killing anyone or anything, so they came out against war. In Buddhist and Manichaeist literature, it was said that to make war came with heavy penalties. In our study, brief information will be given about the states established by the old Uyghurs. Basic principles of Buddhism and Manichaeism and the acquaintance of Uyghurs with these religions will be explained, then the style of raising war, warriors, and killing will be expressed. To do this, sample texts will be examined.