Uluslararası Bilim, Egitim ve Teknoloji Arastırmaları Kongresi(02), Odessa, Ukrayna, 10 - 12 Ağustos 2018, ss.655-659
Zikir; tasavvuf düşüncesinin ürettiği seyr ü sülûk (mânevî yolculuk) anlayışı etrafında
ortaya çıkan tarîkat ekollerinin en temel ortak kavramlarından biridir. Aynı zamanda bir seyr
ü sülûk ameliyesidir. Zikir, her tarîkatın menşe’i, meşrebi, zikir yapma usul, şekil ve anlayışı
çerçevesinde çeşitlenerek birbirinden ayrışır. Bu çeşitlilik tarîkatlar özelinde şekil ve usul
bakımından üç ana kategoride toplanarak ele alınmaktadır. Bunlar; “kuûdî, kıyâmî ve devrânî
tarîkatlar” olarak sıralanırlar. Zikir usulleri ve şekilleri bakımından yapılan bu tasnif, sufilerin
zikir esnasındaki davranış ve duruşları sebebiyle “kuûdî zikir’ kıyâmî zikir ve devrânî zikir”
şeklinde de adlandırılır. Tekkelerde yapılan zikirlerin sesli ( cehrî ) ya da gizli ( hafî ) olarak
yapılması tarîkat mensuplarının mûsikî ile ilişkisini düzenleyen önemli hususlardan biri
olarak kabul edilmektedir. Zira sesin kullanılmadığı bir ortamda mûsikîden söz edilmez. Sesli
zikri benimseyen tarîkatların tekkelerde enstrumanlı ya da enstrüman kullanılmaksızın icra
ettikleri dînî mûsikî formları kıyâmî ve devrânî tarîkat ekollerinin usul ve zikir tarzlarına göre
şekillenmiştir denilebilir. Biz bu araştırmamızda; Tarîkat ekollerine ait “Kuûdî, Kıyâmî ve
Devrâni” zikir şekillerinin tekke mûsikîsi formları üzerindeki yansımalarını incelemeyi
hedeflemekteyiz.