6.Ürolojik Cerrahi Derneği Kongresi, Antalya, Türkiye, 9 - 13 Kasım 2022, ss.355
SB-201
GENİTOÜRİNER SİSTEM TÜBERKÜLOZU: İTF DENEYİMİ
RİFAT BURAK ERGÜL(1) İSMAİL SELVİ(1) REŞAT AYDIN(1) MUHAMMET İRFAN DÖNMEZ(1) GONCA ERKÖSE GENÇ(2)
DİLEK ŞATANA(2) ZAYRE ERTURAN(2) MELTEM UZUN(2) ORHAN ZİYLAN(3) TAYFUN OKTAR(3) İSMET NANE(3)
1. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İstanbul
2. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul
3. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı, İstanbul
AMAÇ
Genitoüriner sistem tüberkülozu (GÜ-TBC), ekstrapulmoner tüberküloz olgularının en sık ikinci nedeni olup klinik karakteristik özellikleri
değişken olduğundan, ayırıcı tanıda akla gelmedikçe tanı konulması zor olabilmektedir. Erken tanı ve tedavi, başta kronik böbrek hastalığı
gelişiminin önlenmesi olmak üzere, GÜ-TBC kaynaklı diğer semptomların önüne geçebilmek açısından hayati önem taşımaktadır. Bu
çalışmada, merkezimizde 20 yıllık sürede GÜ-TBC tanısı alan hastaların demografik ve klinik özelliklerini değerlendirmeyi amaçladık.
GEREÇ-YÖNTEM
Merkezimizde Ocak 2001 ile Aralık 2021 tarihleri arasında, mikrobiyolojik ve/veya histopatolojik incelemeler sonucunda GÜ-TBC tanısı
alan toplam 46 hastanın dosyası retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik ve klinik özellikleri kaydedildi.
BULGULAR
GÜ-TBC tanısı anında hastaların medyan yaşı 48.5 (min:16-max:82) olup, erkek/kadın oranı 26/20 idi. Hastaların başvuruda en sık
gözlenen yakınmaları sırasıyla AÜSS [dizüri (n:12, %26.1), pollaküri (n:8, %17.3), urgency (n:5, %10.8), urge inkontinans (n:3, %6.5)],
non-spesifik semptomlar [halsizlik, kas ağrısı, bel ağrısı, eklem ağrısı (n:12, %26.1)], makroskopik hematüri (n:11, %23.9), renal kolik
(n:10, %19.5), skrotal şişlik (n:4, %8.6), skrotal ağrı (n:1, %2.1), infertilite (n:1, %2.1) olarak gözlendi. 10 (%21.7) hastada önceden
geçirilmiş pulmoner tüberküloz öyküsü mevcuttu. Tanı konulurken 3 (%6.5) hastada BT ürografiye, 5 (%10.8) hastada ise sistoskopi
+ mesane punch biyopsi işlemine gerek duyuldu. 15 (%32.6) hastada histopatolojik olarak GÜ-TBC tanısı konuldu. Genitoüriner
sistemde en çok etkilenen organlar sırasıyla böbrek (n:25, %54.3), üreter (n:13, %28.2), mesane (n:9, %19.5), testis (n:5, %10.8) ve
epididim (n:1, %2.1) idi. Hastaların hepsine medikal antitüberküloz tedavisi (iki ay boyunca dörtlü tedavi, takiben dört ay boyunca idame
dozunda izoniazid ve rifampisin) uygulanırken, 9 (%19.5)’unda eksizyonel cerrahi [nefroüreterektomi (n:2), nefrektomi (n:5), orşiektomi
(n:1), epididimal kitle eksizyonu (n:1)], 3 (%6.5)’ünde cerrahi drenaj [perkütan nefrostomi (n:2), perkütan renal apse drenajı (n:1)],
2 (%4.3)’sinde ise rekonstrüktif cerrahi [distal üreterektomi + üreteroneosistostomi (n:1), epididimovazostomi (n:1)] gereksinimi oldu.
Medyan 114 aylık takipte (min:12-max:180) tam verilerine ulaşılabilen 32 hastanın, 4 (%12.5)’ünde kontrakte mesane nedeniyle AÜSS,
5 (%15.6)’inde böbrek fonksiyonlarında (eGFR) azalma gözlenirken, 1 (%3.1) hastada son dönem böbrek yetmezliği gelişmiş, testis
tutulumu olan 1 (%3.1) hastada ise nonobstrüktif azospermi saptanmıştır.
SONUÇ
Bulgularımız, ülkemizde GÜ-TBC rastlanma sıklığının ihmal edilemeyecek düzeyde olduğunu göstermektedir. Hastaların uzun dönem
takipte non-fonksiyone böbrek ve üreter striktürü gibi nedenlerle son dönem böbrek yetmezliği gelişme riski, ayrıca AÜSS ve infertilite
görülme olasılığı bulunduğundan, rutin muayene ve tetkiklerle nedeni tam olarak açıklanamayan genitoüriner sistem semptomları olan
hastaların ayırıcı tanısında GÜ-TBC akla gelmelidir