Maske Kitabı, Karaboğa K,Arıcı O., Editör, Habitus Kitap, İstanbul, ss.19-29, 2014
Çağdaş Batı tiyatrosunda bir aksesuvar / bir obje olarak maske genellikle olumsuz bir teknik malzeme olarak algılanmıştır. Özellikle psikolojik gerçekçi tiyatronun yükselişiyle birlikte maske, oyuncunun mimik, jest ve sesini engelleyici bir unsur olarak düşünülmüş, gerçeğin mimetik temsilini yapmak isteyen bir estetik içerisinde önemini tamamen yitirmiştir.
20. Yüzyılın başında özellikle avand-garde hareketlerle beraber estetik düşüncede başlayan değişim sayesinde maske yeniden Batı sanatının ilgi odağı olmuştur. Bu ilginin temelinde, avangart hareketlerin, sanatı, doğanın/hayatın birebir temsili, kopyası ya da imitasyonu olarak ele alan geleneksel estetik anlayışa karşı başlattıkları mücadelenin payı büyüktür.
Bu çerçevede Batı tiyatro tarihi içinde maskenin iki anlamının olduğunu söyleyebiliriz. Bir obje olarak maske ve bir rol kişisi olarak maske. Her iki anlamıyla da ele alındığında tiyatroda oyunculuk sanatının, sahnede bir “maske”yle kurulan ilişkiye göre şekillendiğini iddia edebiliriz. Antik Yunan oyuncusunun maske kullanımından, Stanislavski’nin psikolojik gerçekçilik kuramına, Craig’in Übermarionette düşüncesinden Comedia dell’arte geleneğindeki stereotiplere kadar maskenin, ya bir obje ya da bir rolün varlığı olarak ele alındığını görüyoruz.
Bu ikili anlamıyla birlikte düşündüğümüzde maske, oyuncunun sahne gerçekliği içinde varolmasını sağlayan bir kavram olarak ele alınabilir mi? Sahne dünyası ile gündelik hayat arasında bir ayrımın varsayımından hareketle, insanın günlük hayatta varoluşu ile oyuncunun sahne üzerinde varoluşu aynı felsefi terminolojiyle okunabilir mi? Oyuncunun ilk maskeyi taktığı Antik Yunan’da, bu eylem için kullanılan “ex-stasis” (ecstasy-vecd) sözcüğü ile varlığı ifade eden existance (vücud) sözcüğü arasında bir ilişki kurulabilir mi?
Bu çalışmada, “maske” kavramı yukarıdaki sorular bağlamında yeniden ele almaya çalışılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Maske, Varolma, Oyunculuk, Aletheia, Hakikat