PROF. DR. FEYZİ NECMEDDİN FEYZİOĞLU'NUN ANISINA ARMAĞAN, Prof. Dr. Abuzer Kendigelen,Prof. Dr. Saibe Oktay Özdemir, Editör, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, ss.397-431, 2020
Toplumumuzda nişanlanma, birbirleriyle evlenmeyi arzu eden kimselerin evlenmeden
önce birbirlerini daha yakından tanımak ve evlilik hazırlıklarını tamamlamak amacıyla
geçirdikleri bir süreç olarak görülmektedir. Bununla birlikte Medeni Kanun, birbirlerine
karşılıklı olarak evlenmeyi vaad eden kimseler arasında kurulan nişanlılık ilişkisine bir takım
hukuki sonuçlar bağlamıştır. Nişanlılık, taraflara evlenmeye zorlama hakkı vermemektedir.
Taraflar, nişanlılık ilişkisini her zaman tek taraflı olarak veya anlaşarak sona
erdirebileceklerdir. Ancak nişanın tek taraflı olarak sona erdirilmesi halinde, kusuru ile
nişanın sona ermesine yol açan tarafın sorumluluğunun doğması öngörülmüştür. Akabinde
ise nişanlılığın, evlenme dışında sona erdiği tüm haller bakımından hediyelerin iadesi
düzenlenmiştir. Nişanlılığın bozma dolayısıyla sona ermesi halinde kusura bağlı olarak
düzenlenmiş olan tazminat talep hakları, bu ilişkinin, taraflarına bir takım yükümlülükler
yüklediğini açıkça ortaya koymaktadır. Kanun koyucu, bu tür sonuçlar bağlamış olduğu
hukuki ilişkiyi herhangi bir şekil şartına tabi tutmamıştır. Nişanlanmanın şekle bağlı olup
olmadığı hususunda öğretide de herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Buna mukabil
Yargıtay, yakın zamanda bu konuda titizlikle incelenmesi gereken bir karar vermiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2018 tarihli, 2016/12231 E. ve 2018/2059 K. sayılı
kararı, nişanlanmanın geçerliliğini, örf ve âdete uygun nişan merasimini aile büyükleri ve
dostlar huzurunda düzenleme, bir diğer ifadeyle nişanlanma hakkında sosyal çevreye bilgi
verme şartlarının varlığına bağlamıştır. Bu nitelikte bir kararın yargının en üst makamı
tarafından verilmiş olması, bizi bu hususta bir inceleme yapmaya sevk etmiştir. Zira
nişanlanmanın kanun koyucunun iradesi hilafına şekil şartına tabi tutulması, birçok açıdan
hukuka aykırılık içermektedir. Çalışmada konu, nişanlanma hükümleri ile korunan menfaatin
tespitinden ve şekil kuralının Aile Hukuku’ndaki işlevinden yola çıkılarak ele alınacaktır.