12th Intenational Conference on Islamic Economics&Finance, İstanbul, Türkiye, 14 - 20 Haziran 2020, ss.79
İslami hisse senetleri, günümüzde İslami finansın bankacılık sektöründen sıyrılarak sermaye piyasalarında faaliyet göstermesine imkan sağlayan en önemli araçlardan birisidir. Her ne kadar İslam iktisadının fikirsel olarak konuşulmaya başlandığı ilk dönemlerde ortaklığa dayalı bir ekonomik sistem vurgusu sıkça yapılmış olsa da ortaklık yapısı ve şirket kültürü pratik sahaya aynı ölçüde yansımamıştır. İslami ilkelere göre işleyen şirket yapısının tesis edilememiş olması sermayedarların hisse senedi yatırımlarından uzun süre geri durmasına yol açmıştır. Konvansiyonel sistemin zorunlu kıldığı bazı gayrı meşru şartlar sebebiyle ideal şirket yapısının kurulamamış olmasının yaşattığı bu olumsuz tabloyu bir nebze olsun ortadan kaldırarak İslami sermaye piyasalarının gelişmesine imkan sağlamak adına 1992 yılında İslam Fıkıh Akademi’si (Mecme’u’l-fıkhi’l-İslâmî ed-düvelî) tarafından sınırlı sorumluluk olgusuna şer‘i olarak izin verilerek anonim şirketlere de belirli şartlarla yatırım yapılmasına izin verilmiştir. Bu izin çerçevesinde çeşitli görüşler ileri sürülerek İslami hisse senedi yatırımları hususunda farklı şer‘i izleme kriterleri ortaya konulmuştur. Söz konusu kriterler; endeks sağlayıcı kurumlara, endekslerin yapı ve kapsamlarına, faaliyet gösterdikleri ülkelere ve endekslerin hizmet aldıkları şer‘i danışma kurullarına göre değişkenlik göstermektedir. Ancak bu çeşitlilik üzerinde en önemli etkiye sahip olan husus, şer‘i danışma kurullarının hüküm verirken benimsemiş oldukları metodoloji farklılığıdır. Tebliğ kapsamında İslam iktisadına dair kabul edilen metodolojinin pratik alanda ne tür sonuçlar doğurduğu sorusu, şer‘i izleme kriterleri kapsamında incelenecektir.