Usul İslam Araştırmaları, vol.37, no.37, pp.131-143, 2022 (Peer-Reviewed Journal)
While the Qur’an and Hadith forbid some food and beverages without linking them to explicit conditions, verse 93 of Surah Maidah informs us that “There is not upon those who believe and do righteousness blame concerning what they have eaten if they fear Allah and believe and do righteous deeds”. This creates a problem between verse 93 of Surah Maida and other verses and hadith when seen in a literal perspective. The purpose of this article is to show that there is no conflict between the related verses. When we evaluate the 93rd verse of surah Maidah in its revelational context, religious entirety, with logical arguments and the text’s inner context, it is seen that there is no problem in the verse. Thus, the revelational context of the verse is not that those who ate and drank have nothing to fear because they are god-fearing, believing and doing righteous deeds, it is that the ones who drank alcohol before the prohibition have nothing to fear as it was not a sin yet.
Kur’ân’da ve hadîslerde bazı yiyecek ve içeceklerin haram oluşu herhangi bir şarta bağlanmaksızın sarâhaten ifade edilmektedir. Mâide sûresinin 93. ayetinde ise “ittikâ, imân ve sâlih amel şartlarını taşıyanlara yiyip içtiklerinden dolayı bir günahın olmadığı” haber verilmektedir. Bu durum Mâide sûresi 93. ayetle sâir ayet ve hadîsler arasında zâhiren bir işkâle sebep olmaktadır. Bu çalışmanın amacı ilgili ayetler arasında herhangi bir işkâlin olmadığını göstermektir. Nitekim Mâide sûresinin 93. ayeti gerek sebeb-i nüzûlü, gerekse dinin bütünlüğü, aklî deliller ve metnin iç bağlamı açısından değerlendirildiğinde, ayette herhangi bir işkâlin olmadığı görülmektedir. İlgili ayet içki haram kılınmadan önce içki içenlere herhangi bir günahın olmadığını haber vermek üzere indirilmiştir. Bununla birlikte ayeti ve ayette verilen mesajları sebeb-i nüzûl rivayetleri çerçevesinde hususi olarak anlamak da doğru değildir. Ayette verilen mesajları günümüze de taşımamız gerekmektedir. Bu mesajlar üzerine düşünüldüğünde yiyecek ve içeceklerin kazanımı hususunda helal-haram sınırlarına azamî derecede dikkat edilmesi gerektiği, aynı şekilde yiyecek ve içeceklerden elde edilen enerjinin diğer ihtiyaçlarla birlikte imân, ibadet ve sâlih amel noktasında kullanılması gerektiği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.