Çocukluk Çağı Kanserlerinde VEGF Sinyal Yolağının Etiyopatogeneze Etkisi ve Anti-VEGF Tedaviler


Creative Commons License

Kazdal A., Ertuğrul M., Söylemez S., Tanyıldız H. G.

Çocuk Dergisi, cilt.23, sa.3, ss.109-115, 2023 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Derleme
  • Cilt numarası: 23 Sayı: 3
  • Basım Tarihi: 2023
  • Doi Numarası: 10.26650/jchild.2023.1173584
  • Dergi Adı: Çocuk Dergisi
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.109-115
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Vasküler endotelyal büyüme faktörü (Vascular Endothelial Growth Factor, VEGF) endotel hücrelerine direkt olarak etkiyen fizyolojik ve patolojik olarak en güçlü anjiyogenik moleküldür. İnsanlarda VEGF ailesi adı altında 5 adet VEGF tipi bulunmaktadır; VEGF-A, VEGF-B, VEGF-C, VEGF-D ve plasental büyüme faktörü (Placental Growth Factor, PlGF). VEGF’nin bağlanabileceği üç reseptör vardır; VEGFR-1 (VEGF reseptörü), VEGFR-2, VEGFR-3. VEGF reseptörüne bağlanınca; endotel hücre proliferasyonu, endotel hücre migrasyonu, apopitozisin inhibisyonu, kapiller dilatasyon ve geçirgenliğin artışı sağlanmış olur. Temel olarak VEGFR-1 hematopoezi, VEGFR-2 anjiyogenezi ve VEGFR-3 de lenfanjiyogenezi destekler. VEGFR-1 endotel hücrelerinin migrasyonunda önemli bir rol oynar. Özellikle de embriyonik gelişimde anjiyogenezde rol oynamaktadır. VEGFR-2’nin aktivasyonuyla; endotel hücre proliferasyonu, migrasyonu gerçekleşir ve aynı zamanda anti-apopitotik etkisiyle endotel hücrelerinin ömrü uzar. VEGF-A’nın VEGFR-2’ye bağlanması sonucu tümör neovaskülarizasyonu sağlanır ve tümörün metastaz yapması kolaylaşır. VEGF tümör progresyonunda ve sağkalımda rol oynayan temel moleküllerden biridir. VEGF’nin patofizyolojisinde rol oynadığı tümörler genellikle kötü prognozludur ve eğer tedavi edilmezlerse maalesef ölüm kaçınılmazdır. Bunu engellemek için tümörün progresyonunda önemli bir molekül olan VEGF’nin reseptörüne bağlanmasını engellemek tedavi yöntemlerinden biri olabilir. Bu yüzden de anti-VEGF tedaviler bu tümörlerin tedavi protokollerinde önemli bir yer tutmaktadır. Bevacizumab, 2004’te Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration, FDA) tarafından onaylanan ilk monoklonal antikordur. Bevacizumab; VEGF-A’nın tüm izoformlarını bağlayan ve inaktive eden bir ajandır, bu bağlanma sonucunda da VEGF-A’nın VEGFR-1 ve VEGFR-2 ile etkileşimini önler ve böylece neovaskülarizasyonu sağlayan VEGF sinyal yollarını inhibe eder. Bu inhibisyon, tümör kan damarlarının neovaskülarizasyonunda azalmaya yol açar ve böylece tümör dokularına kan akışını sınırlar. Bu etkiler ayrıca doku interstisyel basıncını düşürür, kan damarlarının geçirgenliği arttırır ve bu yolla kemoterapötik ajanların dağılımını arttırır ve tümör endotel hücrelerinin apopitozunu destekler. Bevacizumab günümüzde birçok kanser tedavisinde kemoterapötiklerle kombine olarak parenteral yolla kullanılmaktadır. Bevacizumabın kombine tedavilerde kullanımı 2-3 haftada bir intravenöz 10-15mg/kg’dır. Bu derleme; VEGF’in tümör patofizyolojisindeki yerini ve önemini son gelişmeler doğrultusunda irdelemeyi ve yeni tedavi alternatifleri hakkındaki bilgileri sunmayı amaçlamaktadır.