Türkiye Cumhuriyeti’nin erken dönemine ilişkin literatürde, 1920’lerin liberal, 1930’ların ise devletçi bir ekonomik politika izlediği iddia edilir. Bu dönemde siyasal rejimin yönetici ve aydınlarının kendi arasında rejimin niteliği ve ne olması gerektiği üzerine bir tartışma yürüttüğü de çokça vurgulanır. Siyasal rejim içi, rejim tartışmalarının gerek o dönem yaşayanların aktarımlarında gerekse de o döneme ilişkin literatürde önemli bir yeri vardır. Bu tartışmaların önemli başlıklarından bir tanesi “liberalizm-devletçilik” tartışması olarak çerçevelendirilir. 1920’lerde liberal, 1930’larda ise devletçi politikaların egemen olduğu iddiasının edilirken dönemin siyasal seçkinleri ve aydınları arasında da böyle bir tartışmanın mevcut olduğu vurgulanır. Bu makale Mülkiye dergisinin rejim özel sayısına siyasal seçkinlerin “rejim içi tartışmalarına” odaklanarak bir katkı yapacaktır. Türkiye’de gerçekten böyle iki farklı dönem olup olmadığı tartışmasına girmeyecektir. Bu nedenle asıl olarak dönemin yazarlarının, kurumlarının, yöneticilerinin ve siyasal elitinin söylemlerini ve pozisyonlarını bir kaynak olarak kullanacaktır. Makalenin temel savı ilk olarak rejim içi tartışmalarda devletçiler ve liberaller olarak iki farklı siyasal ve/ya ekonomik rejimi savunan grup olmadığı, ikinci olarak da 1920’ler ile 1930’lar arasında bu tartışmalar temelinde de bir farkın değil devamlılığın olduğudur. Liberal ya da devletçi olarak tespit edilebilecek özelliklerin iki dönemin hâkim söyleminde de rejim içinde rekabet eden farklı grupların temsilcilerinin sözlerinde de mevcut olduğunu gösterecektir. Bunu gösterirken dönemin temel özelliklerine dair yapılacak tespitler sadece tartışmanın bağlamına işaret etmek için yapılacaktır. Bunların temellendirilmesi ve gerçekliğine dair tartışması bu kısa yazının sınırlarını aşar. Siyasal seçkinlerin rejim içi tartışmaları üç farklı bağlamda inceliyor. Bunlardan birincisi 1923’te İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi. İkincisi 1920’lerin ortasında kurumsallaşmaya başlayıp 1930’larda yaygınlaşan Milli Tasarruf Hareketi. Sonuncusu da 1932’de Mustafa Şeref Bey yerine Celal Bayar’ın İktisat Vekili yapıldığı kriz. İlki literatürde 1920’lerin liberalizminin fikri başlangıç noktası olarak kabul edilen örnek olay olarak yaygınlıkla kullanıldığı için tercih edildi. İkinci alt başlıkta ele alınan tasarruf ve yerli malı hareketleri, 1920’lerin ortasında gelişmeye başlamış ve 1929 Buhranı sonrası 1930’larda sistematik bir hal almıştır. 1929 İktisadi Buhranı, dünyada liberal politikaların prestij kaybetmesine neden olmuş ve devletin ekonomide daha aktif bir rol üstlenmesini tetiklemiştir. Ancak bu dönüşüm, liberal söylemden tamamen kopulduğu anlamına da gelmemiştir. 1932’de İktisat Vekilliği’ne Celal Bey’in atanması, liberal-serbest piyasa yanlısı olarak görülen bir figürün devletçi politikaların devam ettiği dönemde etkili olması açısından dikkat çekicidir. Sonuç olarak, Türkiye’nin erken Cumhuriyet döneminde liberalizm ve devletçilik arasında keskin bir ayrım yerine, bu iki anlayışın iç içe geçtiği görülmektedir. Bu nedenle, rejim içi tartışmaların, farklı rejim arayışlarından ziyade, aynı sistem içindeki fikir ve politika ayrılıkları olarak değerlendirilmesi daha isabetlidir.
The literature on the Early Republican Period of Turkey often asserts that the 1920’s were characterized by liberal economic policies, while the 1930s were dominated by statism. It is also frequently emphasized that within the ruling elites and intellectuals of the political regime, there was an ongoing debate regarding the nature and direction of the regime. These intra-regime discussions occupy a significant place both in the accounts of those who lived through the period and in the literature concerning that era. One of the central themes of these debates is framed as the “liberalism-statism” discussion. This article contributes to the special issue of Mülkiye on the political regime by focusing on the intra-regime discussions of political elites. However, it does not engage in the debate on whether these two distinct periods actually existed in Turkey. Instead, it primarily utilizes the discourse of contemporary authors, institutions, administrators, and political elites as its sources. The main argument of this article is that there were no two distinct groups advocating for different political and/or economic regimes, namely statists and liberals, within these intra-regime discussions. Moreover, it argues that rather than a sharp distinction between the 1920s and 1930s, there was a continuity in these debates. The article examines the intra-regime debates on liberalism and statism among political elites in three different contexts. The first is the Economic Congress of Turkey held in 1923, which is widely regarded in the literature as the starting point of 1920’s liberalism. Secondly, it focuses on the national savings and domestic goods movement, which began institutionalizing in the mid-1920’s and became more systematic in the 1930s following the Great Depression. The third case concerns the political crisis of 1932, in which Celal Bayar replaced Mustafa Şeref Bey as Minister of Economy. The second case emerged in the mid-1920s and became more structured after the 1929 economic crisis. However, this transformation did not signify a complete departure from liberal discourse. The appointment of Celal Bayar as Minister of Economy is noteworthy in this context, as he was perceived as an advocate of free-market liberalism, despite the continued implementation of statist policies at the time. In conclusion, the early Republican era in Turkey did not exhibit a sharp division between liberalism and statism; rather, these two approaches were intertwined. Therefore, intra-regime debates should be understood as ideological divergences within the same overarching political regime.